Milli Eğitim Bakanlığının Sporla ilgili vizyonu; Türk Gençliğinin Atatürk ilkeleri, Anayasa ve Türk Milli eğitiminin amaçları doğrultusunda, bedenen, ruhen ve fikren sağlıklı yetiştirmenin yanı sıra, okul içi ve okul dışı zamanlarını sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerle değerlendirerek yeteneklerini geliştirmelerini sağlamak, Türk toplumunun geleceğinin teminatı olarak yetişmelerine katkıda bulunmaktır.
Misyonu ise; Bakanlığa bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, beden eğitimi, spor, izcilik ile sosyal ve kültürel etkinlikler yoluyla bedenen, ruhen ve fikren sağlıklı bir nesil olarak yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla sürekli ve düzenli eğitim faaliyetlerini yapmaktır. Bilindiği üzere bu görev öncelikle beden eğitimi öğretmenleri aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Öğretmenlerimiz sağlanan olanakları zorlayarak, birçok branşta sporcu yetiştirmekte ve okullar arası müsabakalara katılmaktadırlar. Olağanüstü koşullarda çalışıp özel okul ve kolejlerin yarıştığı müsabakalarda derece almayı başaran öğrencilerimizi ve hocalarını ne kadar kutlasak az…
Bu branşlardan birinde Ankara 1. si olup yarı finallerine giderek oradan da birinci dönen bir devlet okulu takımının Türkiye Finallerine gitmesi için harcırah tahsis edilmediğini biliyor musunuz? Bugüne kadar –gecikmeli de olsa- sporcu başına 22/25 TL arasında günlük harcırah ödeyen devletimiz, artık bu parayı da ödemeyecekmiş.
Bugün en kötü misafirhanenin kişi başı yatak ücreti günlük minimum 10 TL. Sporcularımız kalan 12 Lira ile kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yiyebilir mi? Elbette mümkün değil! Bugüne kadar okul spor kollarından, okul aile birliğinden alınan takviyelerle gidilen yarı final paraları bile iki ay geçmesine rağmen hala okul hesaplarına yatmamıştır. Mantığı gereği ulaşım ve konaklama için önceden ödenmesi gereken paralardan söz ediyoruz. Bir yerlerde kullanıldığından, repo yapıldığından endişeleniyoruz. Üstelik çıkarılacak para 5 birim ise gerçek harcama en az 10 birimdir.
Yetersizlikten söz ederken “hiç” ile karşı karşıya kalmış durumdayız. Salon yokken bahçede, başka okulların salonları için ona buna yalvararak antrenman kapmaya çalışarak, olan salonu enine-boyuna çizerek uygun hale getiren fedakar öğretmen ve öğrencilerimiz elbette final haklarından vazgeçmeyecektir. Maaşından ders aracı alan, okul boyayan, çocuk giydiren öğretmenlere bakan Milli Eğitim Bakanlığı topu yine taca atıyor. Alınan madalyalardan, başarılı kampanyalardan, kazanılan ödüllerden pay çıkarmayı bilen bakanlık sorumluklar konusunda oldukça cimri davranmaktadır.
“2008 Olimpiyatlarında yüzme branşında 8 madalya alan bir Amerikalı var, siz koskoca Türk takımı toplamda bu kadar madalya getiremiyorsunuz” diye ahkam kesenlere sesleniyoruz: şampiyonların çalışma koşullarının onda biri sağlanmadığı halde cansiperane çalışan Türk çocuklarına yaratıcılıkları tavan yapmış beden eğitimi öğretmenlerinden başka ne verdiniz?
Fedakar beden eğitimciler zeki, çevik ve ahlaklı Türk Sporcularını yetiştirmekte, peki SİZ NE YAPIYORSUNUZ?
24/04/2009
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı