Türk Milli Eğitim sisteminin ana omurgası Talim Terbiye Kurumunda bir devir sona erdi. 1926 yılında Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurdurulan Talim Terbiye, Cumhuriyet’in son başkanını uğurladı.
54 yılda yalnızca 7 başkan değiştiren kurum beş buçuk yıllık AKP iktidarı döneminde 3 başkan değiştirdi. Dördüncüsü hakkında fallar açılırken biz nesillerin nasıl terbiye edileceğini, neye talim edeceğimizi az çok biliyoruz artık.
İrfan Erdoğan göreve başladığı zaman Atatürkçü ve cumhuriyetçi kimliği ile Hüseyin Çelik’li fotoğrafa iğreti bir ekleme gibi duruyordu. Bu haliyle yapacaklarından kuşkuya düşüldü ya da fazla dayanamayacağı düşünüldü. Her ikisinde de yanıldık. Hem cesurdu hem de fazlasıyla tahammül gösterdi.
Bir eğitimci ve sendikacı olarak bazı söylem ve eylemlerine katılmamış olsam da cesaretini ve ideallerini hayranlıkla izledim. Birlikte katıldığımız etkinliklerde ve kuruma yaptığımız ziyaretlerde Atatürkçü bir öğretiyle yetişmiş aydın ve çağdaş nesillere dair hayallerine içtenlikle katıldım. Sayın Erdoğan’ın bizi görmek istediği noktaya cesurca, hızla taşımaya çalışması öncelikle kendi kurumunun sonra da statükocuların tepkisini çekti. Tartışmaya bile hazır olmadığımız konuları çekince duymadan yalın ve keskin bir inançla dile getiren bu bilim insanını anlamaktan bile uzaktık ne yazık ki.
Görevinden ayrılırken söylediği gibi siyasetten arınmış özerk bir Talim Terbiye’nin hayalini onunla paylaşmaktayım. Ne yazık ki hayal olarak kalacağını da bilmekteyim. Talim Terbiye hiçbir zaman bu kadar kuşatılmamıştı. Bir imaj figürü olarak düşünülen “Atatürkçü başkan” oyunu bozdu. Birçok ders kitabını bizzat denetleyip düzelttiğini, müfredatların akıl almaz hatalarını bulup bakanlığı onlarca davadan kurtardığını çoğu insan bilmez. Oysa ondan çalışması değil, karanlık fotoğrafa bir şıklık katması bekleniyordu. Komisyonlarda çalışacak yetkin kadroların atamaları engellendi. Bırakın bilimsel liyakati branş dışı atamalarla koskoca kurum Çelik çiftliğine döndürüldü. Yalnızlaştırılan başkan biat etmeye zorlandı.
Direnmenin de onuru vardır. Ama onursuzca koltuklara yapışmak kabul edilemez. İrfan Erdoğan bu ülkenin nesilleri, öğretmenleri için yapabileceklerini yapmak adına makamı korumuştur. Kıpırdamanın mümkün olmadığı ana kadar fedakarlık etmiştir. Pek az insana kısmet olacak şekilde ayrıldı görevden. Eğilmeyen bir başkanın dimdik vedasını izledik beraberce.
Bakanın “O ayrılmadı, biz aldık” çıkışına, “yakışmadı” diyen başkana katılmıyorum ben. Bakanlığın yüzünü ağartan tek unsuruna vefa etmeyen bu bakana bu veda çok yakışıyor. Makam çoraptan, kalite hitaptan anlaşılıyor sonuçta.
Bir dostu uğurlamak gibi zor İrfan Erdoğan’ı uğurlamak. Onun çok sevdiği öğrencilerine ve ailesine kavuşuyor olması ile avunuyoruz.
Güle, güle Cumhuriyetin son Talim Terbiye Başkanım…
10/03/2008
Cansel GÜVEN