2023 menzilinde tekmili 140 Sayfalık Eğitim vizyonumuz 13 Ekimden rötarlı olarak bugün açıklandı. Bakan Selçuk’un samimiyeti ve cumhurbaşkanının emsali görülmemiş öğretmen övgüleriyle akılda kalacak olan sunuş, içerik itibariyle eğitimde bir makas değişliğini işaret ediyor.
Toptancı olmayan, objektif bir bakış açısıyla ve yalnızca sunuş üzerinden değerlendirmek isterim.
İtiraf etmek gerekirse; Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve külliyede gerçekleşen vizyon açılımı, başlangıcında siyaseten bağımsız, bilimsel eğitim adına endişe uyandırmıştı. Milli eğitime bakanının değil cumhurbaşkanının baktığı bir vizyon; bilimsel eğitim adına elbette inandırıcı olmaz. Sayın Ziya Selçuk’un sunumu bir dizin mantığı ile, kimi başlıkları okumaya dahi vakit bulunmayan tadımlık bir önizleme. Öğrenciye ve eğitime dair başlıkları açarken eğitimin asli öznesi öğretmenin 2023 deki pozisyonunu Sayın Erdoğan’a paslaması ayrıca gözlerden kaçmadı. İçine sinmediğini de düşünebiliriz.
Sayın Ziya Selçuk tarafından açıklanan vizyon belgesine altı çizilecek değişiklikler ve bizde uyandırdığı izlenimleri yalın halde sıralayacak olursak;
Mucizelere yer yok, eğitimi adım adım değiştirecek, yeniden yapılandıracağız. Elbette.
Başta Maliye olmak üzere, kabinedeki tüm bakanların desteğini aldığı vurgusunu yapan Sayın bakan, özellikle atama bekleyen öğretmenlerin beklentisini arttırmıştır.
Konuşmasının başlarında anladığımız üzere; eğitimde ölçülebilir veriler değerlendirilerek anlık değişiklikler yerine 2 hatta 3 yılı bulan pilot uygulamalar dönemi başlıyor. Alanda uygulamaları hakkında kendi anketini yapmaktan imtina eden, yapanı da engelleyen bakanlığı tanırız. Deneysel eğitimden bilimsel olana geçiş adına önemsiyoruz.
Sendika, dernek, vakıf gibi adınca ve layıkınca sayılmasa da değişikliklere “paydaş katkısı” vurgusu sevindirdi. Alınacak kararlara katılmak, sorumluluğu da paylaşmak isteriz.
Eğitim yönetiminde okuldan il, ilçe milli eğitime, hatta bakanlık koltuklarına kadar liyakat vurgusu bizi umutlandırdı. Sayın bakan tarafından söylendiği gibi cumhurbaşkanınca “dış müdahalelere kapalı” diyerek altı çizilen sistemden anladığımız mülakat garabetinin kalkacağıdır. Bakanın özellikle il ilçe milli eğitim müdürlerine yönelik performans beklentisi bu gece kimilerini uyutmayacaktır. Olsun.
İlk defa Anadolu Eğitim Sendikasının dile getirdiği, yıllar içerisinde talep etmekten usanmadığı okul temelli değerlendirme, değişim, iyileşme ve takdir konusu nihayet vizyon kazandı. Buna göre 20 parametre ile fotoğrafı çekilecek her okul, yetkilendirilmiş okul müdürleri, il ilçe müdürleri tarafından öznel ihtiyaçlarıyla iyileştirilecek. Her okul eşit sayılmayacak, zaten değil. Bulunduğu noktadan daha başarılı ve tercih edilir noktaya çıkarılması için teşhis doğru konacak, teşvik doğru gelecek. Umuyoruz.
İlk, orta ve lise düzeyinde okulların ortak işlik, atölye, spor ve sanat alanlarına kavuşacağı kampüs alanları kamu kaynaklarının ekonomik kullanımı ve her seviyede öğrencinin ihtiyacına ulaşması açısından yararlı olur. Hassas olacağımız konu; ortaklaşmanın zaman mekan çakışmasına uğramaması, yani güvenlik.
Ayakta alkışladığım değişiklik ders sayıları ve çeşitliliğine ilişkin. %50 ye varan sadeleşme branş öğretmenlerimi tedirgin etmesin. Tasarım atölyeleri ve diğer bir çok etkinlik vurgusu öğretmenlere yine öğretme alanı yaratıyor, yaratmalı. İlkokulda tam gün eğitime dair beklenti azalan ders saatleri yanında, öğleden sonra tasarıma, spor ve sanata zaman ayrılmasıdır.
Sınavı amaç olmaktan çıkarıp, eğitim sürecini kutsayan yaklaşım dilerim ki hayat bulur. Sayın Selçuk’un her okulu tercih edilir kılmaya yönelik söylemi bizim de hayalimizdir. Üst ligde olan, orada kalması, örnek olması gereken kimi kurumların da “seçilirken yarışılır” kalması olağandır. Bu yarışa girmeyi adeta mecburi kılan hallerden kurtulmak için toptan bir kalite arayışına yönelmeliyiz. Bakanımızın vaadini böyle okuyorum.
Çağın ihtiyaçlarıyla uyumlu yeniden yapılanacak, yenileri açılacak, dönüşecek meslek liseleri müjdesi ayakta alkışlanır. Uygulama noktasında daha çeşitli ve çok sayıda kurumla işbirliğine gidileceği anlaşılıyor. Bu eğitim zaten uygulama ağırlıklı başarılabilir, cazibesi de ancak böyle artar. Mesleki eğitim için 9. Sınıf vurgusu, mesleki ortaokul iddiasından vaz geçildiği anlamına geliyor. Zaten hiç var olmadılar. Ne bakanın ne de cumhur başkanının adını anmadığı imam hatip orta okullarının, liselerinin bu vizyon içindeki geleceğini anlayamadık.
Ziya Hocamızın alanında özel yer tutan üstün zekalı veya yetenekli öğrencilerimizin milli eğitim vizyonu içinde nihayet yer bulmasıyla sevindik. Müstakil okullar, sınıflar içinde, alandan öğretmenlerle, kendi müfredatlarıyla eğitim görmeleri halinde olağan dışı başarılara hazır olalım.
12 yıllık zorunlu eğitim içinde, 4. Sınıftan 12 sınıf sonuna hatta üniversite mezuniyetine uzanan yabancı dil ÖĞRETEMEME sürecimiz bu belgeye göre son buluyor. Çağdaş başarılı örneklemleriyle yeni yöntemlerle girişeceğimiz bu sürecin başarıyla sonuçlanmasını diliyorum.
TRT başta olmak üzere EBA ve benzeri kimi dijital platformlarla desteklenecek yabancı dil eğitimine, başka eğitim alanları da ekleneceği üzere bir müjde söz konusu. Hayat boyu eğitime vurgu yapan sayın bakan, teknolojiyi de etkin olarak işin içine sokmaya kararlı göründü. Çöpe giden FATİH projesi artıklarından ders alalım, verimli bir bilimsel atak yapalım. Bu kez olsun.
Sayın Selçuk’un kürsüyü sayın cumhurbaşkanına terkinden önce söylediği son söz bence bu vizyonel duruşun akıbetine dair ipucudur. En erken 3 yıl içinde sonuçlarını almaya başlayabileceğimiz çerçeve programa dair beklentileri EĞER parantezine alan bakan şunu dedi: SU BULANMAZSA YÜZERİZ. Ortalama zekada bile anlaşılır mesaj şudur ki: BULANDIRMAYIN, GÖLGE ETMEYİN, İZİN VERİN ÇÖZELİM. Bence de…
Ziya hocanın doğaçladığı ve kısa tutmak için çabaladığı anlaşılan antre ardından prompter destekli konuşmasına başlayan sayın cumhurbaşkanı; “açıklayacağımız vizyon” dediğinde akışta değişiklik yapıldığını, konuşmanın güncellenmediğini anladım. Hitap sürerken yaptığı kimi atıflar, konuşmayı spontane güncellediği izlenimini uyandırdı. Ziya Selçuk’un sevabı ve günahıyla asla değinmediği “geçmiş dönem”, Sayın Erdoğan’ın konuşmasında kâh övüldü, kâh yerildi. Metni kaleme alan danışmanın kafa karışıklığı anlaşılır. Eğitim başlığında onlarca hitap benzer çelişkilerle dolu. İstikrarlı tutum, FETÖ ve dershaneler konusu. Darbe ilişkisi yanında ve üzerinde ekonomik tarafıyla dershaneler geçmişi sayın Erdoğan’ı kızdırmaya devam ediyor. Şunca milyar lira kazandılar derken, kaybedilmiş bir servetin acısı okunuyor, anlıyoruz.
Talim ve terbiyenin önemine vurgu yapan Sayın Erdoğan sırf bu öznel amaçla kurulmuş bir kurumun, TTK başkanlığının yetkilerinin dağıtıldığını, temenni, tavsiye kuruluşuna döndüğünü de biliyordur umarım. Neye talim edeceğimiz, bizi kimin “terbiye” edeceği elbette önemli. Liyakat sahibi ve yetkili olunsun isteriz.
Cumhurbaşkanımızın tarihten, inançtan, kültürümüzden örnekleriyle şölene dönüşen öğretmen övgüsü gözlerimizi yaşarttı. Tam adıyla; Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK diyerek ve onun “yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözünü de alıntılayarak yaptığı anma ilktir, teşekkür ediyoruz. Eli öpülecekler arasında kendi hariç, ana, baba ve öğretmen sınırlaması getiren Erdoğan meslek onuruna katkı yapmıştır, net. Hakkı ödenmez noktasına muhalifiz. Pazarlık edebiliriz.
Daha çerçevesi çizilen, ilk adımı dahi atılmamış programa “gerekirse değişir” diyen Cumhurbaşkanına pilot uygulamaları görelim demek isterim. 10 günlük gecikme ile açıklanan bu belge üzerinde tam uzlaşılamadığı, değiştirildiği, birkaç yıl beklemeden ve siyaseten değiştirilebileceği ihtimali düşündürücü. Sabırsızlık ve şüphe noktasında yanılmış olmayı istiyorum.
Müjdelenen meslek kanunu aklıselim olan herkesin beklentisi. İçeriği muğlak olsa da objektif paydaş katılımı, katkısı ile kalıcı ve sürdürülebilir bir eğitim sistemi için ilk düğmedir. Yanlış iliklenmesin.
6 Yıla varan sözleşmeli öğretmenliğin 3+1 yıla çekilmesini müjde olarak görmüyorum, gerekçesini de tanımıyorum. Öğretmenlik uzmanlık gerektiren asli bir meslektir, kadrolu yapılır ve yalnızca 4 yıllık ilkokullarda ifa edilmez. Öğrenciyi mezun edin gerekçesi branş öğretmenleri için geçersiz, kadrolu öğretmenin özür gruplarında öğrenci mezuniyeti koşulu yok vs. Olmadı, yakışmadı…
Öğretmenlikte pedagojik formasyonun kaldırılması olsa olsa dil sürçmesidir, aksi akla yatkın değildir. Cümle “bakanlık tarafından verilecek” diye sürse de kabul edilemez. Her hangi bir lisans mezununun bakanlıkça formatlanıp öğretmen edileceği sistem bilimsel değildir. O durumda eğitim fakültelerini kapatmalıyız. Sayın Selçuk’un öğretmen yetiştirmeye yaptığı vurgu, pilot eğitim fakültelerinden bahsi ile Sayın Erdoğan’ın “formasyon kalkacak” söylemi çelişiyor. Uzlaştırmaya çalıştığımda her önüne gelen kurumun formasyon dağıtmayacağı, fen edebiyat mezunlarına MEB tarafından formasyon verileceği, eğitim fakülteleri dışından da kimi mezunların “formasyonla” öğretmen edileceği gibi bir sonuca ulaşıyorum. İşsizliğe çözüm mesleğimiz değil. Öğretmenler kaynağından yani eğitim fakültelerinden yetişmeli, sayı ve alanlar YÖK işbirliği ile güncellenmeli. Son sözdür.
Çalışma bölgeleri ve güçlüğüne göre öğretmenlere takdir edilebilecek teşvik müjdesi yıllanmış talebimiz olup, dağ fare doğurmaz ise moral motivasyonumuz kadar akademik başarıyı da arttıracaktır. Adeta Allah rızası için çalışan, tayini güç, takdiri hiç okullarda unutulmuş öğretmeler artık hatırlanmalı. Özendirici teşvikler batıda doğuya göçü başlatır, kilitlenmiş yer değiştirme sistemi rahatlar. Yapalım bunu…
Olanaklar doğrultusunda zorunlu okul öncesi eğitime geçiş müjdesi anlamlıdır, bütçesi, takvimi en kısa sürede tanımlandığı takdirde inandırıcı olacaktır. Mesela 2019 MEB bütçesi içinde bu yatırımı ne ölçüde göreceğiz, meraktayız.
Eğitimde hedeflenen başarılara ulaşmak için veli katkısı yanında sivil toplum (sendika?) desteği de isteyen Sayın Erdoğan yandaş yapılarla ilişkilere bir sınır getirebilirse sistem rahatlayacaktır. Her eğitimcinin kendi becerileri ve başarıları ile takdir gördüğü bir teşkilat yapısı başarı anahtarımızdır.
Yardımcı kaynaklara, test, özel kurs ve özel derslere bağımlılığı azaltmak adına velilere seslenen Sayın Erdoğan “ öğretmenler hafta sonu da emrinizde olacak” dedi. Kastı aşan bir ifadedir umarım. Eğitim hizmetindeyiz, hafta sonu da hizmet edebiliriz. İstiyor olmamız için motive olmamız ve takdir edilmemiz gerek. Her anlamda. Müjdenin öznesi isek, planlamayı birlikte yapalım efendim.
Sayın Erdoğan’ın konuşmasının son bölümünde yapılan vurgu (ki ben doğaçlama olduğunu düşünüyorum ) yine Fatih, yine Alparslan üzerineydi. Okuduğu metinlerde de de sıkça tekrarlanan bu örneklem için bol maaşlı danışmanlara sitemim var. Örgün eğitimden daha yüksek oranda uzaklaşıyor olsalar da öğrencilerimiz arasında milyonlarca KIZ var. Alparslan olmak, Fatih Sultan Mehmet olmak ülküsü yerindelik bulmuyor. Ben de bir duraklıyorum. Yalın kılıç fetihlere çıkarken hayal edemiyorum kendimi ve kızımı. Bilimden, sanattan, kültürden, spordan nice örnekle kızlı-erkekli motive olabiliriz. Olalım…
Sonuç olarak; Kabine içinde kendine muhalif kanattan dahi kredi açılan tek bakanın beklenti ile zorlayıcı vizyon belgesine şahitlik ettik. Külliyenin ev sahipliği anlamlı bir parantez idi. Hayır mı şer mi zaman içinde göreceğiz. Hiçbir bakanlığın kendi işine bakmasına müsaade etmeyen yeni yönetim şekli bugün “dur bakayım” dedi. Eğitim süreçleri kısa sürede meye vermez, sabıra ve istikrara bağlıdır. Siyasi idare bu sabrı gösterir ve sistemin ehil ellerde çalışmasına izin verirse mutlaka şimdikinden daha iyi bir noktaya ereceğimize inanıyorum. Öğretmen, öğrenci ve de veli bu krediyi açmaya hazır. Umut ve beklenti var. Karşılığını birlikte alalım dilerim.
Öğr. Gör. Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Onursal Başkanı