Çelişkilerle dolu bir toplumuz biz. En çok harcadığımız kim ise, lafta baş tacı yapıyoruz. Kadınlar da bu grupta. Anneler gününü içeren bu hafta böyle bir tuhaflıkla kutlanıyor.
Ömrü boyunca erkeklerin gerisinde, en fazla yanında olmakla yetinmek zorunda bırakılan kadını fizyolojik farklılığından kaynaklı övmek neyi telafi edebilir ki? Anne olmanın kutsallığı bence baba olmak kadardır. Öğretilen roller yüzünden kadına fazladan sorumluluk olarak dönen her ne varsa erkek egemen toplumlara özgü. Türk toplumunda ebeveyn olmakla ilgili her şey hiç de adil olmayan kurallarla paylaştırılmış. Böyle bir dağılım içinde annelere dönük suçluluk, hediye alma ve özlü söz türetme enflasyonunu artırmakta. En çok övdüğümüz, en çok dövdüğümüz aslında.
Uğruna cinayetler işlenen kadın aynı zamanda okumasına, çalışmasına izin verilmeyen bir kişilik. Çocuklarımızın annesi ettiğimiz kadının bu doğumları isteyerek mi yaptığı sorulmuyor çoğu zaman. Onun ve doğurduklarının adına eşi karar veriyor. Giderek daha az kadın var çalışma hayatımızda, çalışan kadınların da pozisyonları hiçbir zaman erkek meslektaşlarına yaklaşamıyor.
Şefkati ile öğretmenliğe en çok yakıştırılan kadını eğitim yöneticileri arasında neredeyse hiç göremiyoruz. 81 İl Milli Eğitim Müdürü arasında hiç kadın yönetici yok örneğin. 922 İlçe Milli Eğitim Müdüründen sadece 5'i kadın. Bakanlıktaki müsteşar yardımcılarının da tamamı erkek. Bakanlığa bağlı 16 Genel Müdürlük arasına da sadece Kız Teknik Öğretim Genel Müdürü kadın. Bakanlığa bağlı Genel Müdür Yardımcıları arasında da durum farklı değil. 40 Genel Müdür Yardımcısı'ndan sadece 3'ü kadın. Bağımlı 77 Daire Başkanı arasında ise kadın daire başkanı sayısı 8. Bakanlığa bağlı 422 Şube Müdürü’nün 354’ü erkek, 69’i ise kadın yöneticilerden oluşuyor.
Yukarıdaki yalnızca Milli Eğitim Bakanlığı’nın karnesi. Devletin diğer kurumlarında durum bundan da kötü. Fiziksel bir koşul bulunmayan kadrolar için açık açık erkek personel alınacağı ilan edildiğini bile gördük. Yani ki kadın çalışma hayatının hoşluğu, aksesuarı adeta. Anne ve eş olma görevlerinden artan zamanda çalışmasına anlayış gösterilen kutsal insan “kadın”.
Farklılıkları bilmekle birlikte bir cinsin diğerine üstünlüğüne inanmıyorum ben. Gebelik ve doğumun zorluğu, doğurabilmenin inanılmaz mucizesi ile karşılık buluyor. Yani bir alacak-borç durumu yok. Hayatın diğer alanlarında insan olmakla ilgili her şey. Bir insanın ilgisi ve yetenekleri doğrultusunda hak ettiği eğitimi alması gerektiğine, meslek sahibi olmasına, mesleğinde yükselebilmesine inanıyorum. Bireyin yalnız erkek ya da kadın olduğu için değil, çalışkan, yetenekli, başarılı olduğu için yönetici olması gerektiğini düşünüyorum. Aileye reis, meclise vekil olsa ne fark eder o çapta biri olmadıktan sonra. Bir kadını sırf oransal temsil için daha nitelikli erkeklerin önünde vitrine koymak da ne büyük yanılgı aynı şekilde.
İnsanı etnik kökeninden, inancından, cinsiyetinden ayrı düşünebilmektir gerçek demokrasi. “Adalet” bir parti adı değil ki sadece. Tıpkı hediye ve cennet soslu hadislerle günah çıkarılmayacağı gibi. Ödeşmek ve helalleşmek için denk olmak gerek. Değil mi?
09/05/2008
Cansel GÜVEN