Ülkelerin tarihine notlar düşen unutulmaz insanlar vardır. Biz bunlar arasında kahramanları ve eli öpülesi devlet adamlarını anımsamak istesek bile, olaylar başka kimlikleri de unutulmaz kılabiliyor.
Türk Milli Eğitim Tarihi’nin son 4,5 yılı da unutulmaz skandallarla örülüdür. Bu skandalların sonuncusu, OKS’de öğrencilerin İlköğretim Başarı Puanlarının, sisteme yanlış girilmesidir. Yüz binlerce öğrencinin geleceğini ilgilendiren bir sınavda, böylesine ciddi bir hatanın yapılması kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, olayı: “Böyle büyük sistem içerisinde bu tür yanlışlıklar, hatalar olabilir, doğaldır.” şeklinde yorumlamıştır. Bakanın bu açıklaması, sorunun ciddiyetini bile anlamadığını göstermektedir. Yaşanan bu son olay bile, tek başına eğitim sistemimizin getirildiği durumun göstergesi, iflasın ilanıdır.
Dört yılı aşkın süredir bakanlık koltuğunda oturan Hüseyin Çelik, sürekli olarak kadrolaşmıştır. Eğitimin bugünü ve geleceği için reel bir yatırımda bulunmamış, sadece yandaşlarına çıkar sağlamıştır. Kadrolaşmak adına iş bilmeyen insanları Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetim kademelerine getiren Bakan, OKS’de yaşanan skandalın da baş sorumlusudur. Bakan Hüseyin Çelik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürü Nizami Aktürk’ün istifa etmeleri için daha ne olması gerekiyordu merak ediyorum. Üstelik görev sürelerince gerçekleştirilen her sınavda farklı sorunlar yaşandı. Sınav takvimleri, sorular, sonuçlar ve yerleştirmeler hep sıkıntılı oldu. 2007 OKS sınavı, devletin en önemli kurumlarından biri olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın güvenilirliğini zedeleyen olaylar zincirinin son halkasıdır sadece.
Mağdur olan öğrencilerin, dilekçelerinin incelemeye alınması için, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün (EĞİTEK) banka hesabına 10 YTL itiraz ücreti yatırması da ayrı bir rezalettir. Milli Eğitim Bakanlığı kendi hatasının bedelini her zaman olduğu gibi yine öğrenci ve veliye ödetmiştir.
Bir tek “Damla” ile açığa çıkan hesap hatası, tüm öğrenci ve velileri endişe ve şüpheye sürükledi. Sendikamızı arayan, elektronik ileti gönderen onlarca veli yalnız başarı puanlarına değil, sınav puanlarına da güvenmediklerini ifade etmiştir. Bakanlığın kontrolündeki elektronik ortama ve optik okuyucuya bile fesat karışacağına inanacak kadar güven kaybı çok anlamlıdır. Şüphenin boyutunu sağlıksız bulsanız da, insanları bu hale getiren nedenleri görmezden gelemezsiniz. Bu veliler idarecilik yetkinlikleri şüpheli insanların bir günde kadroları doldurduğuna şahit oldu. Çelik dönemindeki sınavları gördü, deneysel uygulamalarına maruz kaldı. Hepimiz günübirlik genelgeler, takvim ve prosedür değişikliklerini takip etmekten yorgun düştük. Yanlışlıklarda kasıt yok diyenler bile, en azından beceriksizliğin tescilli olduğunu kabul etmiş durumda.
Yıllardır bütçeden milli eğitime yeterince kaynak aktarılmaması, öğretmen istihdamında yetersiz kalınması, gereksinimi karşılamayan okullar ve sınıflar, bilimsellikten uzak, keyfi müfredatlar, mesleki eğitime ve istihdama yönelik planlamada ve politikada yapılan yanlışlıklar gibi nedenlerle eğitim sistemimiz dibe doğru sürüklenmiştir. Öğretmenliği meslek olmaktan çıkaran, kadrolaşma rekortmeni Bakan Çelik, mimarı olduğu her sorunda topu taca atma yoluna gitti. Dokunulmazlık ve laf cambazlığı ile savunmadan çok saldırı taktiği yürüten bakanı tarih yargılayacaktır. Ayrılıkların unutulmaz tümcesini bu kez farklı bir duygu içerisinde söylemek istiyorum:
Seni hiç unutmayacağız Hüseyin Çelik ve hiç aramayacağız…
19/07/2007
Cansel GÜVEN
guven@aes.org.tr