Gün, bizim günümüzdür. Tüm siyasilerin, medyanın, para ve güç odaklarının, AB+D nin gözü, kulağı, ilgisi sade vatandaşın üzerinde. Bu ilginin insan olmamızdan değil, vereceğimiz oydan kaynaklandığını bilsek de tadını çıkarıyoruz.
Önceliklerimizi, eğilimlerimizi, sorunlarımızı, beklentilerimizi soruyor, araştırıyorlar. Hakkımızda niyet okuyor, fal açıyorlar. 5 yıl unutulup, 5 gün göklere çıkarılan seçmenler olarak bu ilgiyle ne kadar şımarsak hakkımızdır.
14 Nisan Miladıyla başlayan süreçte halkın gücünün yalnız siyasi değil, her türlü iktidar üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu görüp şaşırdık. “Halk isterse laiklik gider” diyenlerin “Türkiye laiktir, laik kalacak”, “ben İslami partilerden hiç hoşlanmam” dediğini bile duyduk. İnanmadık, ama duyduk.
Bugün türlü kılıkları, vitrinleri ve makyajları ile gelinlik kızlar gibi önümüzde süzülen partilere bakıyoruz. Makyajın arkasındakini görecek keskin bakışlarımız var. Bir önceki seçim vaatlerini hatırlıyor, bir sonraki dönemi öngörüyoruz. İlki yanılgı, ikincisi aymazlık olur çünkü. Sağın ve solun harman olup, tozuduğu bu süreçte pek çoğumuz gibi ben de bulanığım. İdeolojilerin bittiği bir noktada mıyız diye soruyorum kendime? Partilerin evrimleşmesi kuşkusuz gerekli hatta sağlıklı bir durum. Çünkü içinde bulunduğumuz koşullar durağan değil, değişen ihtiyaçlar ve durumlar için yeni açılımlar getirmek gerekir. Siyasilerin sağdan sola, soldan sağa sıçraması bir açılım ya da yenilik midir şüpheliyim? Ama şuna inanıyorum ki, bu sular bulanmadan durulmayacak. Her durum ve soruna yanıt olan Atatürk öğretisini yeniden keşfetmemiz ne kadar sürecekse, o kadar zaman bekleyeceğiz. Yeni meclisin ömrü ne olursa olsun, ondan sonra seçeceğimiz parlamentonun çok daha sağlıklı bir yapıda olacağını düşünüyorum. O gün geldiğinde, bu gün yaşadığımız şeyin evrim mi yoksa estetik mi olduğunu birlikte göreceğiz.
Mantıklı gerekçelere dayanan endişeler ve şüpheler duyuyoruz. İyi tarafından bakacak olursak, güven duymadığımız partiler de bizden yana endişeli. Hiç biri 22 Temmuz için yerinden, gücünden emin değil. Bırakalım uykuları kaçsın. Taraflar belirginleşirken, taraftar azalmakta. Kitleler ne istemediği konusunda netleşse de, gönüllerindeki partiyi ve liderlerini bulamamış olmaktan dolayı kararsız. Topla, çıkar, çarp, böl hesaplar bir birini tutmuyor. Cumhuriyetten, bağımsızlıktan ve Atatürk’ten taraf olanlar bu seçimde partileri eğip bükerek değiştirmeyi deniyor. Tadilat edilen partide aradıklarını bulamazlarsa bir dahaki seçime kadar beklentilerine uygun olanı kendileri inşa edebilirler.
Tüm kalbimle inanıyorum ki, kampanyalar olmasa da 22 Temmuz’da sandıkta olacağız. Algı sorunu olanların bile anlayacağı netlikte tarafız artık. Farkında olmak tehlikeyi ortadan kaldırmaya yetmez. Ülkesine ve geleceğe dair sorumluluk duyan her birey gibi sandığa gidecek ve aydınlık, bağımsız bir Türkiye için taraf olacağız.
AES içindeki dostlarla aynı tarafta olmak beni geleceğe dair umutlandırıyor.
06/06/2007
Cansel GÜVEN
guven@aes.org.tr