Diploması elinde, yüreği ağzında öğretmen mevsimi başladı. Evindeki erzağın hesabını bilmeden çuval çuval tuz alıp ekmeksiz, unsuz kalan ev hanımlarının hali gibi hükümetin durumu. Yağ bitti, komşuya, şeker bitti bakkala koşuyor. Yarın hangi meslekten kaç kişiye ihtiyaç duyulacak fikri yok. Daha da beteri öğretmeni kadroya almak yerine adeta kiralıyor. Bittikçe, gramla personel alıyor. Beri yandan atanması hayal branşlarda yüz binlerce insan üniversite tezgahından geçip zayii olmakta. Yazıklar olsun!
Bir ülkenin en önemli sermayesi nitelikli işgücüdür. Ne yazık ki genç ve kalabalık nüfusumuzun %80 mesleksiz. Bu oranı eğitimsiz olarak tanımlamak yanlış olur. Mesleki eğitim almamış ya da eğitimini aldığı alan dışında bir iş yapanlardan söz ediyoruz. Mühendislik okuyup bankacı olanlar, öğretmen olup pazarlamacılık yapanlar da bu tanım içinde ne iş olsa yapanlarla aynı şekilde değerlendirilmeli. Bir konuda nitelikli iş gücü olabilecekken genel liselerden üniversite kapısına postalananlar ise mesleksizler içinde en kalabalık kesim. Bir işin ucundan tutarak çırak olmak için geç kalmış insanlar bunlar.
Yine de en acınacak durumda olanlar, üniversite mezunu işsizler. Onlar yüz binleri geride bırakarak kazandıkları sınavların üzerine para, emek ve zaman harcayarak işsiz kalmış durumdalar. Emeği ve parayı helal etseniz bile ömürden çalınan 4 yılın hesabı ödenmez. İşsiz liselilerin burun kıvırmadan 18 yaşlarında girdikleri işler için hem çok büyük hem fazla okumuş kaçıyorlar. Madenci olmak için yarışan öğretmenleri, adliyeye şoför olmak için çırpınan hukuk mezunlarını yadırgamıyoruz artık. Yani alıştık, olağan hale geldi.
İMF’nin emir eri olduğunuzda kendi emekçiniz için siz karar veremezsiniz. Parayı veren düdüğü çalıyor. O zaman da sormak gerekiyor, hani bütçemiz fazla veriyordu, sata sata bitiremediklerinizin parasını ne ettiniz? Hadi onu geçtik bir istihdam planı yapmak da mı elinizden gelmiyor? İnsan dediğin saksıda ve üç günde yetişmiyor ki! 6 yıl önce doğan bugün ilköğretim öğrencisi oldu. 8 yıl sonra lisede, 14 yıl sonra üniversite kapısında. Hangi branştan kaç öğretmen dersine girecek, elinizdekilerin kaçı emekli olacak hesaplamak iş değil. 6 yıldır kesintisiz tek başına iktidarda olan bir parti bırakın 6 yıl sonrasını,bir hafta öteyi öngöremiyor. Her konuda popülist, her topa gelişine vuruyor.
Milli Eğitim Bakanlığının 8 bin kadroya yapacağı atamalar için başvurular başladı. Elindeki diplomaya rağmen KPSS zulmüne uğrayan adaylar branşa göre açıklanan 1 ile 2000 arasında değişen kadrolar için yarışacaklar. Bakanlığın puan sıralamasını gözetmeden usulsüzce yaptığı atamaların kanıtlanmasıyla kadroların önemli bir kısmı halen sözleşmeli olanlara gidecek gibi görünüyor. Sözleşmeli de olsa öğretmenlik yapmak isteyenlerin bu olanağa kavuşacakları da şüpheli. Bakan Çelik her zamanki gibi yalnız rakamlarla değil, duygularla da oynuyor.
Öğretmenliğin uzmanlık gerektiren tam zamanlı bir meslek olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu günkü haliyle mevsimlik işçilerle aynı konumda algılanıyorsa bunun vebali Bakan Çelik ve ekibinindir. Sınıfların kimine başöğretmen, kimine uzman öğretmen, düz öğretmen, bazısına da sözleşmeli öğretmen sokarak adalet duygusunu hem hizmet alan hem de hizmet veren açısından zedeliyorlar. İktidar partisi eğer bu bakanla bu zihniyette ısrar edecekse ya “adalet” olan ilk adını ya da banlığın adını değiştirmelidir. Kamuoyu ÇELİK KRALLIĞI ismini öneriyor. Takdir hükümetindir.
16/02/2009
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı