01.10.2009 Ulus Gazetesi
Yeni öğretim yılımızı yeni Milli Eğitim Bakanımızla açtık. Hüseyin Çelik döneminin sona ermiş olması dışında eğitim cephesinde ne yazık ki başka iyi haber yok. 15 milyon öğrenci, bir milyonu aşkın eğitim çalışanı, milyonlarca veli için ne yazık ki yine sıkıntılı bir öğretim yılı başladı.
Sayın Çubukçu yılın ilk dersinin ayrımcılık üzerine olması için bir genelge yayınlatmıştı. Irk, din, dil ve hatta cinsiyet ayrımına dair hiçbir kaygısı, günahı, sabıkası olmayan mini mini birlere sıra arkadaşlarının aslında kendilerinden farklı olduğunu öğretmenin gerekçesi ne olabilir? İçeriği kolanın formülünden daha gizli olan açılım ders konusu oldu. Zihinler açıldı böylece, döndük sınıf arkadaşlarımızın hangisinin Kürt, kimin alevi, kimin Yörük olduğunu tahmin etmeye çalıştık. Çözersek seveceğiz tümünü. Hayırlı olsun.
Duygusal açılımları da var bakanımızın. Yapılan eylemler, yükselen isyanlar ona kadar ulaşmasa da, mutlu bir tesadüfle hamile bir kadrolu öğretmenle karşılaşan Sayın Çubukçu il emrini geri getirtti. Aynı ilin birbirinden 200 km uzaklıktaki ilçelerinde çalışanlar pas geçildi. Daha talihsiz olan sözleşmeli bir hamilenin olay yerinde hazır bulunmamış olmasıydı. Bu yüzden aile olma hakkı sözleşmeliler için mevcut değil. Tıpkı idareci olma, 100 yaşından önce emekli olma haklarının olmadığı gibi. Şükür noktasında olmaları için ataması yapılmayan 250 bin öğretmen dayatılıyor karşılarına. İşinize gelmezse çalışmayın kardeşim! Ücreti karşılığında derse girecek adam mı yok? Hatta öğretmenlikle uzak yakın ilgisi olması da gerekmeyen ücretliler aynı zamanda işsizliğe de çare oluyor. Kapısını kapatınca sınıfta kimin olduğunun önemi yok.
32 İlde zorunlu okul öncesi eğitime geçen bakanlık, bu hizmeti ücreti karşılığında yapıyor. Parası olmayanın almadığı bu zorunlu eğitimi verecek okul öncesi öğretmenlerden ilk partide atananlar yüksek KPSS puanlarıyla kenar köşe okulları doldurdu. Gelen vahiyle on gün bekleyip başvuranlar sıralı ve merkez okullarda başköşeye oturdular. Atama piyangosu diyelim. 900 Öğrenci kaydedilen yeni açılmış okula öğretmen atamayı unutan bir bakanlıktan söz ediyoruz.
Her şey karanlık değil tabii ki. Ücretsiz ders kitapları sıraların üzerindeydi yine. Gerçi Danıştay bir kaçını müfredat iptali yüzünden geçersiz kılmıştı ama olsun. Hatta geçen yıl okutulan ama kitabı olmayan yönlendirme dersinin kitabı bu yıl programda olmadığı halde basılıp dağıtılmıştı. Milyonlarca liramıza mal olan bir hatacık, olur o kadar.
Maksat çocuklar okusun, hepsi dershaneli –pardon- üniversiteli olsun, işsiz sayılarına 4 yıl geç eklensin diye kurulmuş bir eğitim sistemimiz var. Katsayıda ve ÖSS zulmünde eşitlediğimiz öğrencilerimiz dershanelere sığmadı bu yıl. Ekonomik krize rağmen %30 lara varan bir talep artışı söz konusu. Üniversite tabelalarını arttırıp sınıflara birkaç sıra ekleyince daha nitelikli işsizlerimiz olacak böylece. Meslek lisesi müfredatını genel liselere doğru esnetip, Anadolu liselerini düz lise seviyesine çektikten sonra hepsinin adını “Anadolu” yaptığımızda süper olacak. Ampul değiştiremeyen elektrikçilerimiz, vida sıkamayan motorcularımız şimdiden hayırlı olsun. Tamamı logaritma çözebiliyor olacak, ne güzel!
Bu yazıyı kaleme alırken Ağrı ilimizden başka bir eğitim havadisi aldım. Yürütülen kampanyalara, hükümet büyüklerinin ısrarlı çağrılarına uyarak uzak ilçelerden hatta başka illerden gelerek liselere kayıt olan kız öğrencilerimiz kaldıkları öğrenci pansiyonundan kovulmuşlar. Söz konusu pansiyon kız meslek lisesine ait ve devletin. Gerekçe bu kızlarımızın başka liselerde okuması ve pansiyonda gereksiz yer işgal etmeleri. Müdire hanımefendi yer sıkışıklığından muzdarip değil. Yalnızca okul benim, keyif benim rahatlığında “gidin” diyor. Önce il milli eğitime sonra valiliğe koşan kızlarımız umdukları şefkati bulamamışlar. Ailelerin telefonla girişimleri ve AES Ağrı İl Temsilcimizin çabalarıyla akşam saatlerinde misafir olarak pansiyona geri alındılar. Yarın ve sonrası için durum bulanık.
Türkiye geniş bir coğrafyada, kalabalık bir ülke. Olanaklarımız sınırlı ve hizmet bekleyen insanımız, gencimiz çok. Biz mucizeler beklemiyoruz. Bakan da olsanız her yere bakma, her sorunu çözme şansınız yok. Ama mutlaka denemelisiniz. Sayın Nimet Çubukçu’nun kabinede bir hoşluk, kadın bakan oranında bir değer olarak kalmasını istemeyiz. Kendisi eğitim alanı dışından gelse de, alanında uzman kadroları bir an önce oluşturarak sorunlara ve çözümlere hakim olabilir. Sendikalar başta olmak üzere ilgili sivil toplum örgütlerini de işin içine sokmalıdır. Davalaşmak yerine dava arkadaşı olmak da mümkündür.
Manzara ve malzeme ne olursa olsun bu mutfakta helva yapmak hala mümkün. Yeter ki o helva milli eğitimin ruhu için kavrulmasın, artık ağzımız tatlansın…
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı