Milli Eğitim Bakanlığı radikal değişikliklere devam ediyor. Son sürpriz öğrenci kıyafetlerine yönelik. Buna göre 2010-2011 eğitim-öğretim yılından itibaren öğrenciler serbest kıyafetle okullara gidecek.
Serbestlik çağrışımı ilk anda kulağa hoş gelse de bu yeni uygulamanın getirisini-götürüsünü mantıksal zeminde değerlendirmek gerek.
Tek tip kıyafet bireylerin farklı kişilikte oluşunu görmezden gelen, sınırlayan ve baskılayan bir unsurdur. Bu yüzden özellikle askeri ve resmi kurumların vazgeçilmezidir. Birbirine benzemez bireylerden oluşan kalabalık bir kitleyi yönetebilmenin psikolojik silahı tek tip kıyafettir. Bu açıdan bakıldığında bırakın öğrencileri, devlet memurları hatta askerlerin tabi olduğu kıyafet yönetmeliklerini kaldırmak çok insani gelebilir. Asıl soru bu serbestliğin sonuçlarına katlanabilir miyiz?
İdeal sınıf mevcudunun tutturulduğu, belirli bir sosyo-ekonomik seviyede öğrenciye sahip okullar serbest kıyafetin doğuracağı sorunlarla belli oranda baş edebilirler. Kalabalık ve sorunlu okullarda ise serbest kıyafet eğitim ve öğretimi bitirir.
İlköğretim ikinci kademe ve orta öğretim kurumlarındaki ergen öğrencilerin mevcut kıyafet yönetmeliğine rağmen sisteme ve disipline direnç gösterme adına farklı kıyafet ve saç stilleriyle sınıfa girdiğini biliyoruz. Gömlek dışarıda, yaka-bağır açık, saç-baş dağınık bir öğrencinin akademik başarısı ve disiplini ortalama bir öğrenciden aşağıdadır. Kurallarda esnemeye izin verilmediğinde bu çocukların davranış ve ders başarılarında ciddi bir iyileşme görüldüğü tecrübeyle sabittir. Avrupa’nın köklü okullarında ciddi bir kıyafet disiplini uygulanmaktadır. Amerika başta olmak üzere pek çok ülkede serbestlikten tek tipe geçiş tartışılmaktadır. Dünya genelindeki eğilim bu yöndeyken bizim tersine gidişimizi anlamak mümkün değil.
Kıyafete özgürlükçü yaklaşanları empati yapmaya çağırıyorum. Bir öğretmen olarak girdiğiniz sınıfta farklı renk ve modelde giyinmiş kırk küsür öğrenciyle ders yapmayı hayal ediniz. Sınıfa girdiğinizi fark ederlerse şanslısınız. Okul bahçesinde öğretmenleri genel kalabalık içinde daha derli toplu oluşlarından ayırt edebilirsiniz. Sınıfları bir tören için sıraya sokmak, sessizliği sağlamak aynı şekilde çok güç olacaktır. Okullarımızın güvenliği oldukça tartışmalıyken serbest kıyafetle dışarıdan gelen bir yabancının ayırt edilmesi imkansız hale gelecektir. Her hangi birinin bırakın okul bahçesine girmesini, sınıfa girip oturması işten bile değildir. Nöbetçi öğretmenlerin aldığı risk de iki kat artacaktır.
Büyük şehirlerin kozmopolit semtlerinde ekonomik farklılıklar öğrencileri ayrıştıracaktır. Böyle okullarda yapılacak bir ankette pek çok öğrencinin serbest kıyafete –ekonomik kaygılarla- hayır diyeceğine eminim. Profilin tümden zengin, tümden fakir olduğu yerlerde serbestliğe evet denmesi de olağandır. Ülkemizde eğitim ve öğretimde birlik ve eşitlik olmadığına göre ideali öngörüp genel uygulama getirmek son derece sakıncalıdır.
Fark edilmek her birey için, özellikle de ergenler için çok önemli. Bireysel farklılıkların dış görünüş yerine beceri ve başarılarla takdir edildiği bir sistemde pantolon ve kravatın markası önemsiz kalacaktır.
Uygulama ile 5 milyon dolarlık bir pazarın zarar göreceği ve binlerce kişinin işsiz kalacağı da söyleniyor. Yıllarca üç kuruşluk gömleği sırf okul dayattı diye yüz katına satan firmalara çok acıdığımı söyleyemem. Acayip renklerde kıyafeti tek bir firmaya ürettiren, üstüne komisyon alan okullar bu ayıbın bir parçasıdır. Her köşe başında hatta pazarda satılabilen renk ve modellerle tek tip kıyafet uygulaması sürmelidir. Bir firmayla anlaşan, veliyi fahiş fiyatla kalitesiz kıyafet almaya zorlayan okullara da soruşturma açılmalıdır.
Bizim öğrencilerimizi bilimde, sanatta, sporda özgürleştiren uygulamalara ihtiyacımız var. Başımız kel, okullarımız fodul iken serbest kıyafet neyimize?
21/05/2010
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı