AKP iktidarı döneminde dershane sektörü yaklaşık 7 kat büyüdü. Büyüme yalnızca son iki yıl için % 200. Tüm yarışçıların doping aldığı bir yarışın sonucuna nesnel bir katkısı olmayan, havaya savrulan trilyonların çoğu yeşil dershane zincirlerine akıyor.
Dershane pazarına av olmayan kitlenin çoğu ya parasız ya da meslek liseli. Ekonomide sosyal adaleti sağlama niyeti yoksa katsayıdan kurtulmak gerekecek. Böylece –en pahalı ortaöğretim kurumları olan- meslek lisesinde okuyanlar da dershaneci olacak. Hem imam hatipler üzerinden tabana mesaj, hem pazara taze kan. Başbakanımızın dershane çıkışını, bakan Çelik’in soruna balıklama dalışını anlamak için bu noktaları yakalamak gerek.
Dershanelerin varlığı konusunda Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın yaptığı garabet benzetmesinin kesinlikle doğru olduğunu dile getiren Bakan Çelik, aynen şunları söylemiş:
"Sonuçta bunun değişmesi gerekiyor. Şu anda YÖK ile görüşüyoruz. İlkokuldan başlamak üzere senkronize biçimde çocuklarımızı sınav baskısından kurtaracak, aynı zamanda üniversiteye girişi gelişmiş Batı ülkelerindeki standartlara yaklaştıracak bir sistem üzerinde çalışıyoruz.”
Siyasetin dilini bilen her yurttaş gibi EYVAH dedim doğal olarak. Böyle çıkışları duyduğumda “panik yok, hallederiz” anlamındaki tüm tecrübeleri hatırlıyorum istemeden. Neyi çözeceklerse ondan endişe ediyoruz haklı olarak.
OKS yi kaldırıp 3 SBS getirerek pazarı üç kat ettiler. ÖSS yi de çarp 3 ile, tadından yenmez vallahi. Popülizmin de tadını kaçırdılar artık. Meslek sahibi olmak için paralanan genç nüfusun üniversite hayalini siyasi ve ekonomik ranta çevirmek en hafifinden insafsızlıktır! Neslimiz artık 9 yaşında başlıyor dershaneye. Öğrenci merkezli, proje temelli, yap-yaşa sloganlı eğitimi getirdiler, çoktan seçmeli mutlak doğruyu arayan sınavları üçer beşer dayamaktalar. Okulda karton kes, drama yap, git sınavda denklem çöz! Sınıfta “bence” diyen bebe, kompozisyon yazarak Anadolu Lisesi kazanmayacak ki. Not için okul, sınav için dershane açmazı, bir milli eğitim sistemi temelden inşa edilmeden çözülemez!
İşin dramatik yanı, bunu bakan da bakmayan da net olarak görüyor. Bakın Sayın Çelik ne diyor:
“Dershaneler bir sebep değil, bir sonuçtur. Bu sonucu ortaya çıkaran sebepler var olduğu sürece dershaneler olacaktır. Bu sebepleri ortadan kaldıracak adımları atarsak bu mesele rayına oturacaktır.”
Sanırsınız ki kendi kendini imha edecek sayın bakan! 6 yıldır iktidarda olan başkasıymış gibi, nasıl bir kolaycılıktır bu! Bakan oldukları bu dönem dershaneler pırlanta çağını yaşadı, hala eller ovuşturulmakta, dualar edilmekte gıyabında. OKS ye ettiklerini ÖSS ye edecekler. Sınav stresi de azalacak masalıyla yapacaklar bunu. Bir yıl dershaneye gidip, bir defa stres olan, üç yıl gidip üç defa telef olacak.
Manzaraya bakıp “iyi oldu” diyenlerin tuzu kuru arkadaşlar. Bu pastayı parmaklayanlardan söz etmiyorum. Bazı veliler de rövanş alacakları, öbür yıl telafi edebilecekleri üçlü sınav sistemini evlatları için hayra yorabiliyorlar. Dershane parasını bankadan kredi çekerek denkleştirenlerden değil onlar. Oyun çağında, ergenlikte hep ders, hep okul koşturan çocuklarını düşünmedikleri için ayrıca suçluyorum kendilerini. En safları bu 3 sınavı, 3 loto kuponu olarak görmekte. Bu yıl iyi almazsa, seneye mantığıyla.
Bizi fena harcıyorlar. Paramız, zamanımız, emeğimiz, umudumuz siyasete meze oluyor ne yazık ki. En fenası beyni dumura uğramış evlatlarımıza edilen zulüm!
Memleketi kene sarmış, malumunuzdur. Kongolu olduklarına da inanmıyorum, paçamızı çoraba sokarak korunacağımıza da!
Tam tersi; en taze kanı; çocukları, gençleri bu pazardan çekmek için paçaları sıvamak gerek!
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı
21 Haziran 2008 Ulus Gazetesi