Eğitim sendikaları ve üyeleri açısından oldukça hareketli günler yaşamaktayız. Sendikalı öğretmen sayısı oransal olarak gerilerken sendika sayısı giderek artmakta. "Öğretmen sorunları" yerine "sendikaların sorunlarının" tartışılıyor olmasına katkı sağlamak istemiyoruz. Ancak gündemle ilgili yöneltilen sorulara da cevap vermek gerekir.
Öncelikle; demokratik olma idiasındaki yapılarda temsil hakkı engellenemez. Kurulan örgütlere, siyasi partilere "kurulmuşu var, kuramazsın" denmemelidir. Ne kadar farklı ses varsa o kadar örgüt kurulabilir. Üye sayısına bakarak küçümsemek ya da sayıya güvenerek büyüklenmek etik açıdan doğru değildir. Bu bağlamda Eğitim-Sen Genel Başkanı Sn. Alaattin Dinçer'in "Bizim 160 bin üyemiz var, ayrılan birkaç üye, kurulan küçük sendikalar bizi yıpratamaz" çıkışını talihsiz buluyorum. Binlere "1" lerle ulaşılır, ayrılan her üye ve grup kayıptır. Kaybı için üzülmeyen, nedenleri üzerine düşünüp ders çıkarmayan bir lider yanlıştadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, M. Kemal Atatürk tarafından kurulan CHP nin halkın takdiri ile Meclis dışında kaldığını gördü. TÖS'ün TÖBDER 'in mirasçısıyım demekle olmuyor. Öğretmen örgütlenmesine temel oluşturmuş örgütlerin mirası kimseye tapulanmamıştır. Sendikalar üyelerle var olur, yöneticileri de kutsanarak gökten inmemiştir, "fani" dirler. Kazanılan haklar açısından takdir edileceğiniz kadar, yapamadıklarınız ya da yanlışlarınız için de eleştirileceksiniz. Eleştiriye tahammül gösteremez, genelin sesini duyuramazsanız "temsil yeteneğinizi" kaybetmiş olursunuz. Süreç sizi "temsil yetkinizi" kaybetmeye götürür.
AES olarak Eğitim-sen'in kapatılması kararından 5 ay kadar önce kurulmamıza rağmen bazı gruplar bizi söz konusu sendikayı "bölmekle" suçlamıştı. Farklı tarihlerde istifa eden yöneticilerimizin yanında başka sendikalardan ayrılmış, ya da daha öncesi sendika üyesi olmayan bir çok arkadaşla kurduğumuz AES; HİÇ BİR ÖRGÜTÜN MİRASÇISI DEĞİLDİR!
Adımıza "Bağımsız" dersek, "Atatürkçü" dersek, çarşaf gibi Türkiye haritası, Atatürk resmi ile logolar yapsak, onurlu mücadelesini yürütüp ismini bırakmış bir sendikanın adını alsak ve başarısız olsak başarısızlık kimindir?
İsimle, mirasla, simgeyle, hatta Atatürk'le sendikacılık olmuyor, olmaz!
Biz "Atatürkçüyüz", "Sosyalistiz", "Muhafazakarız" demekle de olmuyor. Pratiğe bakmak gerek. "Atatürk" hiç bir örgütün çatısına sığmaz, halkındır, onun adıyla reklam yapılamaz!
Sosyal devlet anlayışını savunanlar eğitim dili konusunda ne düşündüklerini üyelerine sorsunlar, en basiti web sitelerine bir anket koysunlar. İddialarında ısrarlı iseler tüzük değiştirmesinler. Vatan sevenler bir sendikaya diğerleri gelmesin denmemeli, sen "Türk" adını tescillersen "Kürt" öğretmenler de başka sendika mı kurmalı? İş takibi yapan "muhafazakar" yapıları sendika statüsüne almıyorum bile, iktidara gelen partiyle var olan, aynı partiyle gidecektir.
AES , kuruluşunu ilan ettiği günden beri mevcut yapılara eleştiri getirerek varlığını ispat etmek yoluna gitmemiştir. Bu durum mevcut yapılara ve olaylara duyarsız olduğumuz anlamına gelmez. Yayınladığımız 545 yazı, makale ya da haber içinde başka bir sendikanın "üye kaybına" yol açacak saldırı, eleştiri hatta ima bulunmadı. İş yeri ziyaretlerinde temsilcilerimizden istenen istifa formlarını çantamıza bile sokmuş değiliz.Örgütlenmemiş öğretmenleri kazanmak, onların beklentilerine cevap vermek amacındayız. Üyeleri "transfer edilecek rakamlar" olarak gören zihniyetin ise tam karşısındayız.
Sendika kurma haklarını sonuna kadar savunduğum "Eğitim- İş" e hoş geldin derken, "Eğitim-Sen" e yönelik bir eleştiri ile kurulmalarını onaylamadığımı da belirtmek isterim. İstifa ettikten sonra falan şube başkanı olmanızın bir önemi yoktur. En az iki yıldır öğretmen olan her devlet memuru sendika kurabilir. Nasıl bir sendika olduğunu süreç gösterecektir, isim değil.
Yeni kurulan hatta kurulacak olan sendikaların çok değerli yöneticilerine sesleniyorum;
Eğitimcilere sendikal haklar kazandırmak için örgütlenin. Eğitim-Sen'i bitirmek için değil! Aksi takdirde "sendikacılığın rant kapısı" olduğunu düşünenler haklı çıkacak.