Belirli günler ve haftalar vardır ya, dostlar alışverişte görsün hesabı, bir zorunluluk ve gelenekle geçiştirilirler. Memur ve hükümet temsilcilerinin toplu görüşme sezonu da tıpkı buna benziyor. Zamanı geldi, aktörler aynı makyaj ve kostümlerle sahne almaktalar. Bir taraf toplu görüşme, diğeri toplu sözleşme diyor, ama ben bu komedyaya “toplu ayıp” diyorum.
Etkisiz yetki el değiştirdikçe, replikler de değişiyor. Yetki elindeyken masada kalmaktan yana tavır alan KESK’i Kamu-Sen ayıplamıştı. Şimdi Kamu-Sen yetkili ve KESK “fazla oturmayacağız” diyor. AKP döneminin yıldızı sarı sarı parlayan konfederasyonu Memur-Sen ise, uzlaşmacılığını peşinen ilan etti bile. Vay benim memurumun başına gelenler!
Geçen yılın görüşmelerinden aklımda kalan ayrıntılar, Mehmet Ali Şahin’le yakın fotoğraf vermek, masada fiyakalı yerde oturmak konusunda çıkan gerginlikler ve görüşme saatlerinin maçlara göre ayarlanmasıdır. Tükürür gibi verilen yüzde 2.5 zammı ise hatırımdan silmek istiyorum. Özlük haklarında en ufak bir iyileştirme yapılmadığından zihnimde bu konuda zaten bir kayıt yok.
Genel seçimler öncesi işçilerle, işçiler lehine sözleşme imzalayan hükümet memuru seçim sonrasına ötelemişti. Zaten “büyük” memur sendikalarının da görüşmeleri erkene alma gibi bir talebi olmadı ne yazık ki. Seçime giden tek partili bir iktidarla pazarlık etmenin avantajını görmezden geldiler. Şimdi 5 yıllığına yeniden seçilen AKP hükümetinin paşa gönlüne kaldı işimiz. Masaya hangi maddelerle gidersen git, bir yaptırımın yok, olamaz da. KESK zeki (?) bir çıkarımla, bu görüşmelerde 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın değiştirilmesini isteyecekmiş. İsteklerimiz verilmeyince, memuru yürütecekler ama yürüyenler fazla ceza almayacaklar yani. Biz de bunun için kendilerine teşekkür edip, şükran sunacağız!
Tek kişi için açlık sınırının 850 YTL olduğu ülkemizde, yaklaşık 400 bin memur ve ailesi aç. Geri kalanlar da yoksulluk sınırının çok altında günü kurtarmaya çalışıyor. Memur bile sayılmayan sözleşmeliler, geçici personel, yardımcı hizmetliler ise hepten sahipsiz. Hükümet için “bunu bulduklarına şükretsinler”, sendikalar için “aidat fakiri” kontenjanında tıkalı kaldılar.
Kimi fındık fiyatlarını bekler, kimi borsaya takılır, memur Ağustos’u bekler. Sonunu bildiği bir filmi izler gibi geçer televizyon karşısına, şaşırmayı umar. Düştüğümüz çukurun yalnız maaşa bağlı olduğu sanılmasın. Başbakanın “memurluk yan gelip yatma yeri değildir” deyişi şehitler kadar yankı bulmamıştı, daha önce söylemişti oysa. Devletin kamburu, bütçe düşmanı tembeller düzeyinde algılanmanın isyanı var içimizde. Bir şeref golü atabilsek o masadakilere, ortak ve onurlu tek bir tavır sergilese sendikalar. Toplu sözleşme şartı ile oturulsa, reddedilirse birlikte kalkılsa yeter. Eylemde ve söylemde birliktelik bu kadar zor mu? Kamu-Sen, 3 yıl önce bunu söylüyordu KESK’e, bugün KESK Kamu-Sen’e söylüyor. İktidardaki sendika, masada daha uzun kalmayı “adam yerine konma” olarak algılıyor. Kısır döngü dönmekte böylece.
Toplu ayıp demiştim. Ayıptır beyler ayıp. Hükümet sendika ağaları ile çay içip maç seyretmeyi “sendikal hakları teslim etme” olarak görecekse, sendikalar aidatları geri dönüşümlü yapmayı “hak almak” olarak yutturacaksa yıkılsın masalar, bu ayıbın sahipleri altında kalsın diyorum.
20/08/2007
Cansel GÜVEN