Tüm Dünya salgın bir hastalık gibi ekonomik krizin pençesinde. Bağışıklık sisteminin gücüne göre aynı semptomlar farklı şiddette tezahür ediyor. Hastalığı ayakta geçiren de var, yatağa düşen de. Koca dünyada bir tek bizimkisi farklı, tamamen psikolojik!
Cumhuriyetimizin 60. Başbakanı Sayın ERDOĞAN, ODTÜ’de düzenlenen Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunda ekonomik krizi teşhis etmekle kalmadı, tedaviyi de açıkladı. Daha önce kendini devletin doktoru olarak tanımlayan başbakan buyuruyor ki;
“Türkiye olarak bu kriz döneminde de hedeflerimize yürüme başarısını göstermeye devam edeceğiz. Çünkü Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var. Bir defa bizim öncelikle bunu ret etmemiz lazım bu psikolojik havayı hep birlikte yıkmamız lazım. İmkan var mı? var. Finans varı mı? Var. Ama finansın düne kadar açıldığı özellikte reel sektöre şimdi kapılarını kapatılması olayı var."
Teşhis: Bünye sağlam, yalnızca psikolojimiz bozuk
Tedavi: Takma kafana, çıkar yastık altındakini bol bol harca, bir şeyciğin kalmaz!
Gerçi kriz döneminde daha fazla para harcanmalı diyen Sayın Başbakana rağmen Merkez Bankası Başkanı Sayın Durmuş YILMAZ “Parasal bolluk dönemi bitti, herkes aklının bir tarafına bunu yazsın” diyor. Merkez Bankası Başkanı hükümetin canlandırma paketleriyle gündeme gelen harcama artırıcı politikalarını üstü kapalı eleştirerek "genişletici bütçe politikası ile ekonomiyi canlandırma olanağı sınırlı. Artan bütçe açıkları faizi yükseltir, genişletici mali politikalar değil güven artırıcı önlem gerek" değerlendirmesinde bulunmuş. Krizden para harcayarak mı, tasarruf ederek mi çıkacağız anlayan beri gelsin! Yok olan parayı ister tasarruf et, ister harca, parası olan düşünsün.
İşadamlarının intiharları üzerine “her dönemde olur, istismar etmeyin” diyen Maliye Bakanı Unakıtan, krizden çıkışı –kaldıysa- satacak, özelleşecek Kit lerde arıyor. Kiracısından satılık ülkem, sata sata tükenmedi ya, helal olsun!
Türkiye’nin Hazinesinden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise “kriz bir süre daha bizimle” derken oldukça romantik bir yaklaşım sergilemiş. Sanırsın ki, kahve içmeye gelmiş, yatıya kalmış misafir kriz dediğin. Bu üstün yumuşatıcılık etkisi herhangi bir deterjanda olsa satış rekorları kırardı vallahi. Siyaset sanatı işte bu yüzden her yiğidin harcı değil. Ölüye bakıp “turp gibisin” demek özel yetenek istiyor.
Ben minareden düşenim. Son maaşı 2 Aralık 2008’de almış, gelecek maaşından kredi çekmiş, son olarak oğluna takılan sünnet altınını bozmuş 657’liklerdenim. Bu ay 48 çekiyor ve ÖLDÜK! Bayrama kurban edilen, yeni yılı kutlamayacaklardanım! Kefil olacak, borç isteyecek adam kalmadı, bankalar memuru, işçiyi tanımaz oldu. Toptan kara listedeyiz. Gazı, elektriği kestik, battaniye altındayız. Neymiş; kriz psikolojik! Açlık, üşümek, harçlık isteyen evlada boyun bükmek, intihar edecek kadar köşeye sıkışmak da mı psikolojik?
Ölmüş adamın psikolojisi olmaz beyler, mevtanın psikolojisi bozulmaz. Acıkmaz, üşümez ve üzülmez! Psikoloji ilmini yapıncaya kadar biyolojiyi ezber edin. İnsanoğlunun sağlığı önce fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlıdır. Biz yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamaktan uzağız ve evet psikolojimiz de bozulmakta. Terapi yapmak yerine somut çözümler üretin. Ya da;
Psikolojisi bozuk olanın cezai ehliyeti de olmaz!
Ona göre!!!
Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı
27.12.2008 Ulus Gazetesi