Anayasa Mahkemesi, belediyelerin yükseköğrenim öğrencilerine doğrudan burs ve kredi vermesine olanak sağlayan düzenlemeyi iptal etti. CHP’nin açtığı iptal davasını görüşen Anayasa Mahkemesi, yasadaki "belediyeler hariç" ibaresini iptal ederek büyük bir tartışmanın da fitilini ateşlemiş oldu.
Belediyeleri seçim promosyonu dağıtım merkezleri olarak kullanan AKP ile sadaka kültürüne karşı sosyal devleti savunanlar arasındaki tartışma giderek alevleniyor. Hukuk yerine duygusal zeminde yürütülen her tartışmada olduğu gibi bu konuda da akıldan uzağa düşülüyor ne yazık ki. Mevcut durumu yeniden mantık zemininde değerlendirmeye çalışalım.
Yükseköğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanun"un, 2/2. fıkrası, kamu kurum ve kuruluşlarının yükseköğrenim öğrencilerine burs ve kredi vermelerini yasaklıyordu. Bu kuruluşlara yalnızca kredi ve burs verilmesini öngördükleri öğrencilerin isimlerini Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bildirebilme hakkı tanınıyordu. Ancak yasanın bu maddesinde "belediyeler hariç" ifadesi bulunduğu için belediyelerin yüksek öğrenim öğrencilerine kredi ve burs verebilme ayrıcalığı sağlanmıştı. Bu ayrıcalık, bazı belediyelerin tıpkı kömür ve erzak dağıtımlarında olduğu gibi bir seçim rüşvetine dönüşüverdi. Çürütülemeyen başka bir iddia ise burs alacak öğrencilerin niteliğiyle ilgili. Buna göre parti ya da tarikat bağlantıları belediye burslarında belirleyici oluyordu. Hatta burs alanlar arasında öğrenci olmayanların olduğunu bile duyduk.
Bu noktada ana muhalefet partisinin öğrenci bursları ile ilgili hukuksal girişimi son derece yerindedir. Sosyal hukuk devletinin gereği olarak ihtiyaç sahibi öğrencileri objektif bir şekilde belirleyerek burs verecek olan kamu kuruluşu Kredi ve Yurtlar Kurumu’dur. Belediyelerin var oluş gerekçeleri ise bunun çok dışında kalır. Kredi ve Yurtlar Kurumu yol, su, kanalizasyon işleri ile uğraşmıyorsa, belediyelerin de asli görevlerini yapmasını beklemeliyiz.
AKP İktidarı döneminde ücretsiz olarak dağıtılan ders kitaplarından tutun da, kömür ve erzak dağıtılmasına kadar her akçeli işte devletin bütçesinden değil, parti kesesinden harcıyormuş gibi davrananlar burs işine fena bozuldular. Milli Eğitimimizin Bakanı Hüseyin Çelik CHP yi öğrencinin çorba parasına göz dikmekle suçladı. Bu durumda Anayasa Mahkemesi de bu suça ortak olmuş demektir. Başvuru sahibi CHP ama düzeltmeyi yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en yüksek mahkemesi.
Gariban öğrencinin çay, çorba parasında gözümüz yok. Hayırsever belediyeler yine yapabilir yardımı. Tek fark; kendi aklına göre, elden değil, ilgili devlet kurumları aracılığıyla yapabilecek. Artan zaman ve enerjilerini belediyeciliğe ayırırlar ne güzel! Yok illa ki burs alacak olanı ben bilirim, ben veririm diyorlarsa iyi niyetten şüphe ederim. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı yayınlamasına kadar 5-6 aylık bir süreleri var üstelik. O da yerel seçimleri görmek demektir.
Konuyu saptırma, burs alanları kışkırtma faslından sonra yasal boşluk arama aşamasına gelindi. Bulunan parlak çözüme göre MEB, belediyelerle Anayasa Mahkemesi arasında tampon olacak. Pratik bir kişilik olan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Belediyeler burs verecekleri insanların listesini bize verecek. Parayı da bize aktaracak. Biz de oradan dağıtacağız. Bursların iptali söz konusu değil. Anayasa Mahkemesi, gençlerimize kötülük yapmaz” diyerek sorunu çözüverdi. Son cümlesi bu oyunun bozulmaması için bir temenni mi, mahkemeyi etkileme çabası mı takdir sizin.
Maliyetine, kalitesine ve her yıl çöpe dönüp yeniden ihale edilmesine takılmadan, BİZİM kesemizden bastırdığı kitapları “hediye” ederken paketlere, kendisinin ve Başbakan Erdoğan resimleriyle süslü mektuplar iliştiren bir bakandan söz ediyoruz.
Bu defa ne yapacakmış? Belediyeden gelen parayı (o para kiminse artık) MEB bütçesine katacak, burs verilecek listeyi ellerinden alacak, elden dağıtacakmış! Hangi yasal düzenlemeyle nasıl yapılacaksa artık?
Bir başka mahkeme kararına kadar harman ola…
29/11/2008
Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı