Cesaret ister. Kalabalıklar güvenlidir ve insanoğlu ait olma duygusunu önemser. Aile yaşantımız, sosyal çevremiz bu ihtiyaçla şekillenir. Siyasi duruş ve sivil toplum örgütlülüğü de aynı şekilde ait olma ve birlikte güçlü olma kaygısının ürünüdür.
Tek başımıza taraf olamayacağımız konularda kalabalıklarla hareket etmenin hem pragmatist hem de insani bir yanı var. Bir tek oy, diğerleriyle aynı rengi taşımıyorsa gürültü içindeki fısıltı gibi yok hükmündedir. Bu bilgiyle bazen inanmadığımız renkte oylar verdiğimiz, yürekten gelmeyen sesler çıkardığımız da olur. “Yok” sayılmaktansa bunu yeğ tutarız.
Türkiye, anayasa değişikliği etrafında dönen bir gündeme kilitlendi. Vekillerini kendisi belirlemeyen seçmenler olarak bu tartışmada izleyiciyiz. Muhtemeldir önümüze konacak bir referandum sandığına iki renkten birini atacağız. Çünkü diğer seçenek “hiç biri” deyip oy kullanmamak ki bu da yok sayılmaya peşin rıza göstermek olur. 18 Yıllık bir eğitimci olarak hiçbir sınavımda 27 soru sorup tek cevap istemedim, yapan meslektaşım da yoktur. Ölçme bilimi buna güler geçer ama siyasetimiz bunu demokratik ve çağdaş buluyor. Taslaktaki maddelerin çoğunu –eksikliklerine rağmen- kabul edilebilir buluyor ama birkaç maddenin cumhuriyetimizin temel nitelikleriyle uyuşmadığına inanıyorsanız ne olacak? Yazık olacak…
Ülkenin siyasi coğrafyası ara renklerinden mahrum kaldı, siyah ve beyaz kadar ayrışmaktayız. Kamplaştıran uluslar arası aktörleri görmezden gelirsek AKP ve diğerleri şeklinde özetlenebilecek kaba basitlikte kamplaştık. Anayasa özelinde “evetçiler” ve “hayırcılar” da diyebiliriz. Bu noktada her iki sürüye de ait olmadan bireysel düşüncesini, oyunu sandığa yansıtmak isteyenlerdenim.
Kalabalıklar güvenlidir ama her kalabalık her zaman “iyi ve yeterli” değildir. Oy verdiğimiz partilerde, üye olduğumuz sendika ve derneklerde yalnız niceliği yani kalabalığı yeter koşul sayıyorsak yazık bize. Bazen mutlak bir doğru binlerce yanlışı yerle bir eder, tek bir insan milyonların kaderini belirler. Sürüden ayrılmayı göze alan güvenlikten vazgeçebilir, öte yandan başarı sıfır riskle elde edilmez.
Yine temsil edilme dönemi geliyor, yine sürüler arasından birine doğru güdülmekteyiz. “Ben bu kalabalıktan farklı düşünüyorum ve sesimin duyulmasını istiyorum” diyecek olanlar var ve hiç de az değiller aslında. Az olduğunu, bu yüzden yetersiz olduğunu düşünenler bir araya geldiğinde daha nitelikli bir kalabalık oluştuğunu görüp şaşıracağız belki de. Asıl ve sessiz çoğunluk korku ve yalanlarla farklı cenahtan kalabalıklar arasına sıkıştırılmış, adeta sürgün edilmiş durumda. Her hangi bir sürüde yalnızca bir rakam, kelle sayısı olmak yerine birey olmayı seçmek de mümkün. Ancak unutmamalı; sürüden ayrılmak cesaret ister…
16/04/2010
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı