3 yıl içinde tüm düz liseler Anadolu Lisesi oluyormuş, gözümüz aydın. Altyapı ve donanımı yetersiz olanlar meslek lisesi, diğerleri Anadolu lisesi olunca eğitimde kalite artacakmış.
Anadolu liselerinin kuruluş amaçları ilgili yönetmelikte: “öğrencilerin İlgi, yetenek ve başarılarına göre yüksek öğretim programlarına hazırlanmalarını, Yabancı dili, dünyadaki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri izleyebilecek düzeyde öğrenmelerini sağlamaktır.” Şeklinde tanımlanmıştı. Başlangıçta hazırlık + üç yıl olan eğitim süresi liselerin 4 yıla çıkarılmasıyla hazırlıksız 4 yıla dönüştü ve düz liselerden farkı kalmadı.
Hala hazırlık sınıfı olan ve yabancı dil hazırlık sınıfı olan birkaç lise kaldı. Resmi verilere göre 966 Anadolu lisemiz var, bunların yalnızca 10 tanesinde hazırlık sınıfı bulunuyor. Kuruluş amacına uygun olarak yabancı dille eğitim veren bu 10 okul 5 yıl eğitim veriyor.
Müfredat, yabancı dil hazırlığının kalkması halihazırda Anadolu liselerini düz liseler seviyesine indirgemiştir. Yani tüm Anadolu liselerinin tabelalarındaki “Anadolu” sıfatı kaldırılsa yeridir. Bakanlığımız olaya psikolojik pencereden bakarak tüm düz liselere “Anadolu” sıfatını ekliyor. İyice dökülen okulların meslek lisesine dönüştürülmesi ise daha da tuhaf. Dünyadaki örneklerde meslek liseleri daha donanımlı, altyapısı en güçlü okullardır. Mesleki eğitimi gereğince verebilmenin maliyeti yüksek, fiziksel koşullar daha özeldir. Bir ilk olmak üzere, altyapısı yetersiz okullara (binalara), akademik başarısı düşük öğrencileri tıkıp kurtulacağız. Toplama kampı ya da islahevi mantığıyla mesleki eğitim veren ilk ülke olacağız.
Üniversiteye girişte en başarılı okullar fen liseleri. Onları sırasıyla kolejler, Anadolu liseleri ve meslek liseleri takip ediyor. Başarının okul adıyla gelmediği, zaten başarılı olan öğrencilerin seçilip okutulmasından kaynaklandığı malumdur. Yerelde pek çok Anadolu lisesinin açık öğretim ya da ikinci öğretimi saymazsak tek bir öğrenciyi bile üniversiteye sokamadığını gördük. Bir ilin düz lisesi, diğerinin Anadolu lisesinden daha başarılı olabilmekte. Manzara buyken bürokratların il, ilçe gezilerinde lisemizi Anadolu yapın, fen yapın ısrarlarına maruz kaldığını biliyoruz. İlçenin il olmak istemesi gibi her lisenin Anadolu olası var. Vatandaş isterse devlet ne etsin. Altı üstü bir tabela parasıysa takarsın nişanı, verirsin ismi, bitti gitti.
Biz refahta, başarıda eşitlenelim istiyoruz, sefalette değil. Liselerimiz fiziki donanım ve kadro açısından dökülüyorken şeklen değişiklik bir kazanım değildir. İyi bir üniversiteye giriş bileti iyi bir lise eğitiminden geçiyor. Tüm liseleriniz iyi değilse, yarışmak mecburidir. Orta öğretime geçiş sınavları (SBS) değişse de bu yarış sürecek. Tüm binaları “Anadolu” yapınca her öğrenci başarılı, hepsi şampiyon olmayacak. Kalabalık sınıflar, boş geçen dersler oldukça yaldızlı bir tabela anca boya israfıdır.
Bu dönüşümün psikolojik temelli olduğunu anlayabiliyoruz. Öğrenci, veli, hatta öğretmen üzerinde bir seviye atlama duygusu yaratacağını da kabul etmekle birlikte bu yeni Anadolu liselerinin, türemiş tabela üniversiteleri gibi olacağından endişe duyuyorum. Şu kadar kontenjan arttırdık, bu kadar üniversite açtık demek önemli bir propaganda vesilesidir.
Eğer okullar yeniden yapılandırılmadan ismen dönüştürülecekse psikolojik kazancın daha yüksek olmasından yanayım. Damı akan, temeli kayan, öğretmensiz liseleri fen lisesi ilan edelim, hatta doğrudan üniversite yapalım. Her ilçe il, her bina üniversite olunca kimse tutamaz bizi…
14/05/2010
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı