Bir aydır içine çekildiğimiz girdaba direnmek, örtülen gerçekleri görmek, göstermek çok zor. Yaklaşan büyük ekonomik krizin öncü dalgalarını, borca ve satışa endeksli ülkemizin halı alına süpürülen gerçek sorunlarını ıskalamaktayız. Cambaza bakarken aşağıda olup biteni göremiyoruz.
Eğitim temelli bir örgütün yöneticisi olarak dayatılan gündem benim de gözümü alıyor. Milliliği gitmiş Eğitim Bakanlığı sendikaların da katkılarıyla yönetici atamalarını, zorunlu alan değişikliğini, norm kadro uygulamasını çorbaya çevirdi. Her uygulaması davalık olan milli eğitim sistemi oluşan boşluklar yüzünden keyfe keder yönetiliyor. İptal edilen yönetmeliklerin yenisi çıkana kadar genelgelerle iş görülüyor. Gelsin yeni davalar. Üstelik yalnız bakanlık değil, öğretmen öğretmenle davalı. Liyakat koşulları, torpil ve adam kayırma, subjektif kriterler yüzünden camia birbirine rakip, hatta düşman oldu. Birilerinin bu kargaşa ve kaostan beslendiğini düşünüyor insan. Bitirmek yerine körüklediklerine göre bu toz-duman sayesinde neler kaçırılıyor gözlerden düşünmek gerek.
Yalnızca yakın gündemden birkaç satır okuyarak Çelik imparatorluğu’nun icraatlarını yorumlayabiliriz:
Öğrencilerine Atatürk resimli Tişört giydiren öğretmen cezalandırıldı.
Okulda türbanla ders veren öğretmenleri şikayet eden öğretmen sürüldü.
Bakan Çelik daha üniversite boyutu tartışılan türban için açık lisede serbest olsun önerisi getirdi. Son açık lise sınavında bunun bir öneriden çok talimat olduğu anlaşıldı. Sınava türban ve kara çarşafla öğrenci alan yöneticileri şikayet eden öğretmenler hakkında soruşturma açıldı, söz konusu idareciler için işlem yapılmadı.
Ahırdan okul yapan, laboratuar yapan, okulu öğrenciye kavuşturan yılın öğretmeninin maaşına tedbir kondu, 2 senedir mahkemelerde süründürülüyor.
Kız öğrencilere "Bacaklarınızı pergel gibi açmayın. Erkek öğretmenlerimizin ve erkek arkadaşlarınızın cinsel dürtülerini uyarıyorsunuz. Hiçbir erkek öğretmeniniz hadım değil. Burası teşhir yeri değil. Türkiye Müslüman bir ülke" Diyen okul müdürü hanımefendi bakanlık soruşturması ardından görevine iade edildi.
İpte cambaz, aşağıda sirk bütün haşmetiyle. Nereye bakacağımızı şaşırmış vaziyetteyiz. Çadır başımıza çökmeden bir şeyler yapmalı. Gözümüzü sahneden ayırmadan el ele bir çıkış kapısı bulmalıyız. Bireysel duyarlılıklar ve çabalar bir yere kadar. Örgütlülük bir seçenek değil artık, tek çıkış yolu. Mevcutlar arasından en uygununu seçmek ya da var etmek durumundayız. Çünkü felaket de, kurtuluş da kişisel olmayacak.
02/03/2008
Cansel GÜVEN