Okullarımızda yaşanan şiddet kaygı verici şekilde artmaktadır. Fiziksel ve psikolojik saldırıların önemli bir kısmı öğretmenlere yöneliktir. Öğrencilerin mağdur olduğu tüm olaylarda öğretmen ve idareciler doğrudan veya dolaylı olarak fail ilan edilmektedir. Her durumda en masum olan MEB ve olmayan milli eğitim sistemimiz adeta. Oysa okul güvenliğiyle açıklanamayacak yanlışlar zincirini teşhis etmeden sorunlarımızı çözemeyiz.
Öğretmenlik tam zamanlı ve uzmanlık gerektiren bir iş iken yaygın şekilde ehliyeti şüpheli, alan dışı kişilerce ücretli olarak yaptırılmaktadır.
Öğretmenlik duygu sağlığı ve özel beceriler gerektirir ancak ne fakültelere yerleşirken, ne eğitim süreci içinde ne de sonunda bu kriterler dikkate alınmamakta, mesleğe başlama KPSS denen bir garabetle mümkün olmakta, siciller siyaseten ya da sübjektif doldurulmaktadır.
Öğretmen yetiştiren kurumlarda savunma, yakın dövüş eğitimi verilmediği halde öğretmenlerden okul içinde, bahçede, hatta civarında kavga edenleri ayırma, yaralanmayı önleme, şüpheli şahısları bertaraf etme gibi sorumluluklar yüklenmektedir.
Öğretmene karşı işlenen suçlar adli olaylar gibi algılanmakta, polise yansımayan pek çok tehdit, hakaret ve saldırı disiplin kurullarınca affedilmektedir. Okulun adını ve bakanlığı korumaya yönelik bu yaklaşım öğretmene yönelik suçları arttırmaktadır.
Devlet memurları arasında yalnızca öğretmenlerin nöbeti ücretsiz ve zorunludur. Nöbeti gereğince tutmayan bir öğretmene maaş kesim dahil cezalar verilirken, sorunlu ve yorucu süreci gereğince yapan meslektaşlarımız tek kuruş bile almamaktadır. Bedelsiz ve zorunlu yaptırılan bu işin Anayasamızdaki tanımı ANGARYADIR.
Okul nöbetlerine dahil edilen öğrenciler derste olmak yerine öğretmenleriyle aynı risk ve zorlukla nöbet tutmaktadır. Kişisel gelişimleri adına bir kazanım olduğu iddiası bir safsata olup, uygulamanın hukuki bir temeli yoktur, suçtur.
Özellikle sınıf öğretmenleri ve ders programı yoğun olan branş öğretmenlerinin ders aralarında kişisel ihtiyaçlarını karşılaması ve dinlenmesi olasılığını ortadan kaldıran nöbet uygulaması insan haklarıyla da çelişmektedir.
Belirli branşlarda bir boş günün tamamen nöbete ayrılmasının asıl işi öğretmenlik olan bir memur için alan dışında çalışma anlamına gelir, hukuken sorunludur.
Kadın öğretmenlere 20, erkek öğretmenlerde 25 yıldan sonra nöbet zorunluluğunun kalkması fiilen uygulanmamakta, ihtiyaç gerekçesiyle nöbet tutturulmaktadır.
Hamile öğretmenler yalnızca doğuma yakın dönemde nöbetten muaf olmakta, hem derste hem teneffüste ayakta kalarak adeta fiziksel şiddete uğramaktadır. Nöbette çıkan bir kavgada gebe bir öğretmenin karnına tekme yemesine iş kazası diyemeyiz.
Okula gelen öfkeli bir veliye, bir yabancıya kimlik sormak, girişini engellemek oldukça risklidir. Profesyonel bir güvenlik görevlisi yerine bunu öğretmene, öğrenciye yaptırmak cinayettir.
Yatılı ve pansiyonlu okullarda öğretmenlerin görevi yine öğretmek olmalı, güvenlik ve gece nöbetleri ayrıca tanımlanıp uzman kişilere yaptırılmalıdır.
Öğrencileri zihnen ve bedenen doyuramayan milli eğitim sistemimiz öğretmenlerin de statü ve saygınlığını erozyona uğratmıştır. Not ve diploma vesilesi olmak dışında işlevsizleştirilen öğretmenlik giderek maddi- manevi tatmini azalan bir meslek haline dönüşmüştür. Desturla girilip, şükürle çıkılan okullarda ne öğretim ne de eğitimden söz edebiliriz. Okullara yalnızca maliyet penceresinden bakan hükümetler yardımcı personel, temizlik ve güvenlik elemanları atamak yerine her türlü angaryayı kendi öğretmenine hatta öğrencisine yaptırma alışkanlığı kazanmıştır. Gönülsüz ve acemice yapılan her işin ürünü hasarlıdır.
Öğretmenlerimizin ekonomik sorunları düşünüldüğünde okul nöbetlerinin gereğince ücretlendirilmesi durumunda pek çok öğretmenin bu nöbeti tutmakta istekli olacağı bir gerçektir. Bu ücret her nöbet günü olağan ders görevinden zor ve riskli olduğu için 2/30 maaş oranında takdir edilmelidir. “Ben nöbet tutmayacağım” diyen her meslektaşımız bu görevden muaf tutulmalıdır.
Ücretsiz çalıştırılacak kolluk kuvveti olmadığımıza göre, okullarımızın adli olaylar yerine akademik başarılarıyla anılması için bakanlığın gereken adımları atmasını bekliyoruz. Bu sistematik içinde oluşabilecek her türlü kaza ve beladan bakanlığın kendisi doğrudan sorumludur, kamuoyunun bilgisine sunulur.
30/04/2010
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı