Gözümüzün önünde, yanı başımızda on binlerce mesai arkadaşımız Devlete hükümet edenler tarafından zulme uğratılıyor. Anayasa, İnsan hakları, imzalanan uluslar arası antlaşmalara rağmen, iş güvencesi olmadan, örgütsüz ve açlık sınırı altında çalışmak zorundalar. Bir sözleşme imzaladılar ve elleri bağlandı.
Bir hukuk devleti düşünün ki, iş ihtiyacınız üzerinden hiçbir maddesi lehinize olmayan bir sözleşme ile sizi 10 ay köle etsin, 2 ay aç bıraksın. Ek iş yasak, örgütlenmek yasak, şikayet etmek yasak, üstelik her an kovabilir sizi.
İŞTE 4-C BUDUR!
Türkiye cumhuriyeti bir sosyal hukuk devletidir. Bu ülkede herkesin hak ve yükümlülükleri Anayasanın çizdiği çerçevede güvence altındadır. Hükümet bu işçilerin çalışma esaslarını ve hizmet sözleşmelerini düzenlerken hakkaniyete, hukuka, mevzuata ve uluslar arası sözleşmelere aykırı davranmıştır. Anayasa’nın 55. Maddesinde “ÜCRETTE ADALET SAĞLANMASI” başlığı altında: “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.” Denilmektedir. Oysa Sözleşmeli arkadaşlarımız hizmetlerinin nitelikleriyle ölçülmeyecek ölçüde az ücret almaktadırlar. “Eşit işe eşit ücret” ilkesi onlar için işletilmemiştir. Sorumlulukları kadrolu olanlarla aynı hatta daha da ağırdır. Kurumlarımızda Ben “devletin memuruyum” diyenle “amirin memuruyum” diyen aynı şekilde çalıştırılmaz. Özel işe ya da angaryaya koşulduklarında sözleşmenin iptali, evdekilerin sefaleti akıllarına gelir, susarlar…
Sendikal hakları gasp edilmiş olan sözleşmeliler tamamen sahipsiz bırakıldılar. Ödentilerinden kesinti yapılamaz bu durumda üye olamazlar. Para yoksa yardım da yoktur. Çok BÜYÜK sendikalar, kendi aranızda para toplayın hakkınızı arayalım demişlerdir en fazla.
Sendikalara üye olmak ve üyelikten ayrılmak serbesttir.
Hiç kimse sendikaya üye olmaya, üye kalmaya, üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
İşçiler ve işverenler aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olamazlar.
Herhangi bir iş yerinde çalışabilmek, işçi sendikasına üye olmak veya olmamak şartına bağlanamaz.
İşçi sendika ve üst kuruluşlarında yönetici olabilmek için, en az on yıl bilfiil işçi olarak çalışmış olma şartı aranır.
(*) 13.8.1999 tarih ve 4446 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile madde kenar başlığı yukarıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Anadolu Eğitim Sendikası sözleşmeli denince sadece öğretmenleri algılamıyor. Okullarımızda birlikte çalıştığımız evrak memurlarını, sevgili hizmetlilerimizi asla 2. sınıf kabul etmedik. Onlar bizim mesai arkadaşlarımız. Bizim aracılığımızla seslerini duyurmak, hak aramak isteyen bu mağdur arkadaşlarımız kendi aralarında gayri resmi de olsa örgütlenmiş durumda. Grubun sözcüsü İsmail Hakkı Doğan tarafından yaşanan mağduriyetin insani boyutunu şöyle anlatılıyor:
Biz, kurumları özelleştirildiği için başka kamu kurum ve kuruluşlarına 657 sayılı kanunun 4C statüsünde yerleştirilen sözleşmeli çalışanlarız. İşçi gibi çalışan, işçi sayılmayan, memur kadar çalışıp memur olamayan köleleriz. Memur olmamamıza rağmen memur için suç sayılan her şey bizim için de suçtur. Çalıştığımız süre içerisinde gelir getirici başka hiçbir işte çalışamayız, işverenimiz bir ay önceden haber vermeksizin iş aktimizi fesih edebilir. Yani 4/C linin kaderi amirinin iki dudağı arasındadır. Yılda on ay asgari ücretin altında bir ücretle geçirerek 2 ay da borç- harç mucize kabilinden yaşarız.
4-c lilerin maaş hesaplaması gayet basittir. İlköğretim 15,000, Lise 17,000 ve
Üniversite mezunları 19,000 gösterge rakamının memur maaş katsayısından SSK gelir ve damga vergisi çıktıktan sonra kalan kısım net maaştır. Bu da ilköğretim net 463,17 YTL Lise 525,24 YTL üniversite bu konumda çalışan çok az 585,43 YTL dir. Bu rakam on ayla çarpılıp yıla bölündüğünde asgari ücretin altına düşmektedir. Bir de SSK, gelir vergisi ve damga vergisi dışında hiçbir kesinti yapılamaz ifadesi vardır ki bu ifadenin amacı sivil toplum kuruluşlarına ve sendikaya üye olanlardan aidat kesimini engellemektedir. Bizlere dolayısı ile sendika üyeliği yasaktır.
Hükümet yetkilileri: “biz sizlere iş verdik, mağdur değilsiniz” diyor. Doğru iş verdiler, fakat kim iş istedi ki? Benim bir işim vardı bunlar geldiklerinde. Geldiler ve “sözleşmeli” ettiler bizi. Üç çocuğum yüksek okulda ve ben artık psikolojik olarak rahatsızım. Elazığ' da iki arkadaşım intihar etti. Biri aşağılanmayı ve çalıştığı kişilerin kendisini hakir görerek sık sık yerinin değiştirilmesi sonucu emekliliğine altı ay kalmışken canına kıydı. Diğeri oğlunun düğünü haftası "sen nasıl babasın, düğünümü bile yapamıyorsun" diyen oğluna mahcup olduğu için intihar etti. Çalışma şartlarımız ve ekonomik sıkıntılar hepimizin ruh sağlığını bozmuş durumda.
Bizler bir komisyon kurduk ve bir de sitemiz var www.hakkimiariyorum.com Buradan tüm Türkiye geneline durumumuzla ilgili haberleri veriyoruz. Lütfen sesimizi duyun. Biz sizin çalışma arkadaşlarınızız.
İsmail Hakkı DOĞAN
AES olarak olayın insani ve hukuki boyutunu gündemde tutacağımıza, gasp edilen haklarınız iade edilinceye kadar yılgınlığa, yorgunluğa kapılmayacağımıza söz veriyoruz. Çalışma barışı ve huzuru için dayanışma içinde olacağız.
18/11/2006
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası
Genel Başkanı