Türkiye dahil 142 ülkenin imzalayarak taraf olduğu BM Çocuk Hakları Bildirgesi 20 Kasım 1989 da kabul edilmiş, Eylül 1990 den bu yana yürürlüktedir. Dünya çocukları bu imzadan sonra da aç, eğitimsiz, sürgün, eğitimsiz ve korunası hallerde ne yazık…
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (Unicef), 2017'nin çatışma bölgelerindeki çocuklar için 'kabus yıl' olduğunu, çocuklara yönelik saldırılarınsa 'şok edici' bir seviyeye ulaştığını açıkladı. Aynı raporda, savaş ve çatışmaların ortasındaki çocukların giderek daha fazla silah olarak kullanılmaya başlandığı belirtildi. 2017 verilerine göre Irak, Suriye, Yemen, Nijerya, Güney Sudan ve Myanmar, uluslararası hukuka aykırı olarak çocukların çatışmanın ortasına çekildiği başlıca ülkeler arasında yer almaktadır. Çatışma bölgelerindeki 27 milyon çocuk gıdaya, temiz suya ve elbet eğitime erişemedi. Dünyanın geri kalmış bölgelerindeki çocuklar savaşların yıkıcı etkileri dışında tecavüz, zorla evlilik, alıkoyma ve köleleştirme gibi korkunç uygulamalara maruz kaldı. Dehşete düşüren verilere göre aynı çocukların kurtarıldıktan sonra da kurtarıcı güvenlik güçlerince istismar edildiği anlaşılıyor.
Dünya Gıda Formu Direktörüne göre 300 Trilyon Dolarlık varlığa rağmen Dünyada her 5 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. 151 milyon çocuk kötü beslenmeden kaynaklı gelişim geriliği gösteriyor. Yalnızca Yemen’de savaştan, kıtlıktan etkilenen çocuk sayısı 5.2 milyon, her gün binlercesi ölmekte.
Türkiye’de çocuk hakları gününde bildirge okunuyor olması bu güne kadar ülke ve Dünya çocuklarına bir yarar getirmedi. Örgün eğitim çağındaki çocuklarımızın 2 milyon 750 bini okula gitmiyor. Kırsalda ve kız çocuklarında eğitim hakkından yararlanma oranı giderek düşmekte. Anayasa ne derse desin eğitim artık paralı ve isteğe bağlı. Hatta okuldan istemeye istemeye alıyoruz kimi zaman çocukları. Eğitim; “normaller” için bile pahalı ve güç iken farklı çocuklarımız için mucize kabilinden. Bedensel, zihinsel eksiklikler, kromozom farkı çocuğu eğitimden ve hayattan koparıyor. Ve mülteci çocuklar… Yurtdışı destekli fonlar ve projeler dışında kaydı bile tutulmayan yüz binlerce çocuk. Yollarda dilenen, köle gibi çalıştırılan, satılan, kiralanan, istismara açık… Kimsenin tutmadığı veriler, gözümüzün gördüğü elimizin ermediği çocuklar onlar. Biliyor gibiyiz ama bilmiyoruz.
Temel eğitim çağında yatılı ya da paket gibi taşımalı okuttuğumuz çocuklar şanslı mı? Körpe dimağlarına ilgilendiklerini, merak ettiklerini değil, dilediğimizi sokuşturmaktayız. Bilimsellikten uzaklaştığımız, karma eğitimden vazgeçtiğimiz, oyun çağındaki çocuklara sübyan mekteplerinde maket tavaf ettirdiğimiz de doğrudur. Zorunlu-seçmeli dersler ve kendi ideallerimiz arasında kendi çocuğunu örseleyen biz yetişkinleriz.
Yetişkinler eli ve iradesiyle şekil bulurken çekiştirilen, örselenen, istismar edilen, yerine ve adına kararlar verilen çocuk… On yılların tartışma konusu: çocuk kimin? Uluslararası hukukun, devletlerin ve ailenin paylaşamadığı çocuk kimin?
Mülk olmadığına göre gerekirse devletten, gerektiğinde aileden korunması gereken insandır çocuk. Kendini korumayı becerince yetişkin olur. Zamansız acılarla büyüyen kimileri gibi erken bitmesin diye çocukluğu, korunur. Doğuranın, büyütenin, eğitenin, yasa çıkaranın aklında kalması gereken salt budur. Bildirgeden madde ezberlemek, çocuk güzellemek gereksiz. Saygı duyacaksınız!
Küçük ama tam bir insan olan çocuğun doğuştan sahip olduğu hakları biz yetişkinlere emanet. Onun adına, onun iyiliği için bile karar verirken tekrar tekrar düşüneceksiniz.
Müfredata, kanunlara, bütçeye ve hatta savaşlara karar verenleriz. Çocuksa hep masum, en haklı. Kutlamayalım da teslim edelim haklarını, lütfen.
Öğr. Gör. Cansel GÜVEN
AES Onursal Başkanı