Çocukluk döneminde hepimize söylenmiş sözdür. Çoğunluk oyun oynarken, bazen de durup dururken alevlenen kavgalarda büyüklerimiz “kardeşsiniz siz, uzatmayın” anlamında söylerdi. Israrlı bir çabayla haklı olduğumuzu açıklamaya çalışmak faydasızdı. Büyükler kimin haklı olduğuyla değil kavgayı bitirmekle ilgili olduğundan keser atardı. Öpüşür, barışırdık sonuçta. Tüm küslüklerin ömrü bir mendil kuruyuncaya kadardı çocuklukta.
Büyüklere has gerginliklerde hiçbir zaman aynı kural işlemedi, işlemez de. Sonuçta misketlerin ütülmesiyle siyasi çatışmalar aynı anlama gelmiyor. Yaşadığımız dönemi niteleyecek pek çok sıfat bulabiliriz. Bu yazıya uygun olan sıfat “ilginç”. İlginç günler yaşıyoruz beraberce. Ezberimiz bozuldu, şaşırma yetimiz dumura uğradı.
Cumhuriyetin temel ilkeleriyle, ilk döneminde anayasaya rağmen ve örtülü, %47 den sonra anayasa eliyle ve açıktan uğraşan iktidar hem mazlum hem mağrur. Geren, gerginlikten beslenen, hem de rahatsız olan aktör aynı. Hukuk seçilmiş seçkinlerle uğraşmasın isteniyor. Oyu kim almışsa kuralları o koysun, dilerse değiştirsin, kanun yapıcı kanun tanımaz olsun. Muhalif olanınsa vay haline. İliştiriverin çetenin birine gitsin. Derdini mahkemede anlatır artık. O da ne zaman olur, ne kadar sürer Takdir-i İlahi.
Çalışma hayatımızı, sosyal güvencemizi, sağlık ve emeklilik konularını düzenleyen yasa taslağı emek örgütlerini ayağa kaldırmıştı. AES olarak desteklediğimiz eylem birliği bir skece dönüştü. İki saatlik iş bırakma ile geçiştirilen eylem birliği yalan oldu. Bakanın yanında objektife bakar olarak gördüğümüz örgüt liderleri öpüşüp barışanlardan oldular. Giden bizim misketler ama çare yok. Koca hükümetin kimle uzlaşacağına biz karar verecek değiliz.
Odalar ve Borsalar Birliği başkanlığında yine gördük aynı ekibi. Herkes bir adım geri adım atsın, uzlaşın diyorlardı. Sanki adım oyunu oynuyorduk. Bilirsiniz, “aldım, verdim, ben seni yendim” tekerlemesi ile taraflar adımla yaklaşırlar. Kim diğerinin ayağına basarsa o kazanır hani. Demek ki ayağa basan ayağı kaldıracak. Açılan davalar, davaya konu eylemler hiç olmamış gibi olacak. Uzlaşacağız.
Saygıdeğer beyler, hanımefendiler. Bir yerlerde atlamadıysam Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. İster parti ister şahıs ol, bu anayasaya uygun eylemler içerisinde bulunmakla mükellefsin. Çete de olsan, parti de olsan eylemlerinle ilgili Anayasal zeminde yargılanabilirsin. Hukuksal zeminde sapla saman birbirine karışmasın. Parti kapatma davası ya da Ergenekon fark etmez. Her iki dava yasal çerçevede sürmeli, iddia makamları şüphelileri adil şekilde yargılamalı. Şüphelinin eylemini suç olmaktan çıkaracak bir yasal düzenleme oldukça tartışmalı bir eylemdir. Düşünün ki Ergenekon’la ilişkilendirilen olayları suç olmaktan çıkaran bir anayasa değişikliği yapılacak. Zanlılar şüphe ortadan kalkmadan masum ilan edilecek. Kıyamet kopardı, kopmalıydı da. Başka bir davalı yargılanmama özgürlüğü istiyor. Kıyamet falan kopmadı şimdiye dek.
Uzlaşın diyor büyüklerimiz. Birer adım geri gideceğiz, herkes misketlerini geri alacak, değişen kurallarla oyun baştan başlayacak. Sendikalar karanlık yasalar için, yüzde ikilik zamlar için işverenle uzlaşacak, yargı iktidara biat edip uzlaşacak, basın AKP nin sesi olup uzlaşacak. Bir daha ne gerginlik ne gaz olur bünyede. Kimin haklı olduğunun bir önemi yok canım, öpüşüp barışalım yeter ki…
Ne gerginlik istiyoruz, ne de öpülmek. Sınırları Anayasamızda tanımlanan Cumhuriyet Türkiye’sinde ulemanın değil, hukukun egemenliğini istemekteyiz. Çok mu?
29/03/2008
Cansel GÜVEN