Haftalık bir köşe olunca o hafta içinden bir tek konu seçmek zorunda hissediyorsunuz. Hızla değişen gündem yüzünden çöplüğe dönmüş hafızamın içinde turlamam gerekiyor. Bu hafta sizleri bu tura ortak edeyim istedim.
Geçen hafta Başbakanı gördük Hülya’lı bir programda. Şiir, karanfil, günbatımı falan konuştular. Benim takıldığım detay Hülya Avşar’ın “gelininiz gelip başını açmak istediğini söylerse nasıl davranırsınız” sorusuna verdiği yanıttı: “İkna için çeşitli yollar var”. Bilmez miyiz?
Hulki Cevizoğlu iki bacımızı konuk etmişti. Humeyni fanı olup, Atatürk denince dudak büzüp en fazla iyi asker olduğunu itiraf etmek zorunda kalan (içinden tövbe etmiştir) kız kardeşler. O asker ki Vahdettin’in emir eri imiş de haddini aşmışmış sonradan. İmamlar gelmiş Allahtan, kurtarmışlar vatanı. İngiliz sömürgesi olup hidayete ermemize yetmemiş ama dualı nefesleri. Kızımız taa Kanadalara iltica etmek zorunda kalmış bu yüzden. Neyse sonradan yurda dönü de türban eylemleri bu dimağdan, dehadan mahrum değil çok şükür.
Rusya’nın zehirli deyip geri postaladığı domatesleri aslanlar gibi yiyecekmişiz. Kızılırmak’ın siyanürlü suyunu içen, kene alarmı varken bebelere kırda çöp toplatan kahraman bir halkız biz. Onu da yeriz.
Bütçe fazla vermiş, nal mıhı ile hesaplandığında % 6 olan resmi enflasyon rakamı pazarda % 50’yi bulmuş. Memura enflasyon farkı % 2 olacakmış. Bağımsız medyadaki manşet: müjde!
KEY Hesabı yanlış hesaplandığından yılan olmuş, yalan olmuş yine. Belki bir yaraya merhem olur diye umutlanan gariban memur, kendi parasını seçim rüşveti olarak alacak (yarısını da iç edecekler) buraya yazıyorum.
Hikmetinden sual olunmaz yüce başbakanım diyor ki; ben yaptım oldu mantığı yanlışmış. Kime demiş bunu, türbanı hop diye devlet kurumlarında meşrulaştırmaya kalkan AKP ye “yapamazsın” diyen Anayasa mahkemesine. Bir mantık kendi içinde böyle mi mantıklı olur, aşk olsun!
Birkaç yıl önce oğlu üniversite sınavına girerken son haftayı tatil eden bakanım Sayın Çelik, bu yıl OKS ye gireceklere yaptı aynı kıyağı. Yapacak diye girdiğim iddiaları tümden kazandım. Nereden mi biliyordum, sevgili kızları OKS’ye girdi bu yıl. Ben tez zamanda eğitim fakültesi kazanır, öğretmen olur inşallah diyorum. Bakanımızın empati yeteneği aile efradı ile sınırlı. Bir de mesajı vardı ki hakkını yemeyelim; sınavlara, dershanesiz, hazırlansın çocuklar dedi. Onun kızı etüt falan almış ki sayılmaz. Para değil, gazoz kapağı, hayır dua falan veriliyor olmalı o etütlere.
Gitmelere doyamadığım cânım Amasra’ya termik santral yapacaklarmış. Yatağan’a bakıp bakıp da kıskanıyordu zaten halkı. Fatih Sultan Mehmet’in “cennet bu mu ola lala” deyişini hatırlıyorum. “Artık değil” demek bizim neslimize ve AKP’ye kısmet olacakmış demek ki.
Liseleri bir gecede 4 yıla çıkaranlar kervanı yolda dizmekteler. Bir defaya mahsus 11. sınıfta alan değişebilecekmiş (sınav kapısında sorsalardı), ne olursan ol sınıf geçilecekmiş, başımız da göğe erecekmiş. ÖSS daha kolay, kontenjan daha geniş, üniversite tabela sayısı daha bir kabarık artık. Bu kadar genç daha sonra ne olacakmış onu bilip söyleyen yok. İşsizler, KPSS önünde atama bekleyenler arasında yıllarını, paracıklarını harcayıp diplomalı olanların oranı, olmayanları geçecek. Bir nevi şıklık tabii. Okudukları 4 yıl boyunca işsiz değil öğrenci sayılacaklarını da hesaplarsak kaymaklı kadayıf vallahi!
Artık sesim devlete erişmiyor diyen de kalmadı çok şükür. Devletimin şefkatli kulakları bizi her daim dinlemekteymiş meğer. Bunu haberleşme özgürlüğüne saldırı olarak görenler nankör bence. İki kişi yerine 3 bazen 5 kişinin haberleşmesi daha bir özgürlük. Aslında her şeyi devletten beklememek gerek. Kendi kendimizi ihbar edip gönlümüze göre bir çeteye ilişiversek ya. Elektronik postamızı otomatik yönlendirsek, telefonda tane tane konuşsak devletimin memuru da yorulmayacak.
Kuruluşunda harcı olan Büyük Millet Meclisinde, Türk Milletine düşman olduğu ilan edilen İsmet İnönü’yü, Cumhur babamız Sayın Gül’ün protokolden alkışladığı hiç askersiz ful imamlı temsili kurtuluş törenini, Tersane ölümlerini araştırmak için Ukrayna’ya gidecek olan vekilleri, inersen bir daha binilemeyecek trenleri (tramvay değil miydi o?), bir bulunup bir kaybolan 10 kiloluk kayıp trilyon dosyalarını, aynı dosyadan yazlığına mahkum edilen Sayın Erbakan’ın dosyadaş bir büyüğünden cezasının affını istediğini (cumhurbaşkanımız mıydı o?),… buluyorum bir haftalık hafızam içinde. Aklım dumura uğruyor dostlar. Yüksek sesle söylüyorum ki gerçekten oldu bunlar.
Herkese iyi haftalar!..
16/06/2008
Cansel GÜVEN