İnsanoğlu topluluklar halinde ve birlikte yaşamayı seçmiştir. Başta güvenlik olmak üzere temel ihtiyaçların karşılanması için dayanışmaya, örgütlü yaşama ihtiyaç var. İlk insandan bu yana güvende hissettiren “bir gruba dahil olma” ihtiyacımızı, “yalnız kalarak güvende olma” dürtüsüne terk ediyorsak, sorun var.
Bizi; “taraf olmayan bertaraf olur” noktasından, “benden taraf olmazsan bertaraf olursun” zeminine sürükleyen nice siyasi söyleme maruz kaldık. Dahlimiz olmayan güncel siyasetin rüzgarında savrulduk, kaygılandık hatta korktuk belki de. Asıl amaç buydu, görece başarılı oldu diyebiliriz. Korunma içgüdüsü; tehlikelerden kaçınma, kendini koruma tavrı ile çalışır. İlkel atalarımızdan bu yana işe yarayan, güvende olmamızı sağlayan “türdeşlerimizle birlikte örgütlü yaşama” ilkesini terk ettiğimizi görüyoruz. Unuttuğumuz şey şu: asıl tehlike YALNIZLIKTADIR, yalnızlar her zaman ilk lokmadır. Hiç bir risk olmadan tamamen güvende olmak ise ancak ÖLÜ OLMAKLA MÜMKÜN. Oysa varız, yaşıyoruz…
Devletin tanıdığı, aidatını karşıladığı sendikaya üye olmak, açılışını devlet büyüklerinin yaptığı bir bankaya para yatırmak, basımı ve dağıtımı legal bir gazeteye abone olmak, kamunun desteklediği bir koleje çocuğunu kaydetmek, legal dershaneye gitmek… bedeller ödetti kimimize. Üstelik güven dediğimiz şey en kolay yitirilen, en zor kazanılan duygudur.
Bir gruba dahil olmanın riski o grubun niteliğiyle, çoğunlukla da yöneticilerinin niyetiyle ilgilidir. Sendikal zeminde tespitim şudur ki henüz ders almadık. Siyasi tercihleri hazır kıta üyeliğe tahvil etme kolaycılığı her dönemde yanlış, her zaman risklidir. Yalnız 15 Temmuz darbe girişimiyle değil, akil sendikacılar kullanılarak açılıp kapanan dönemlerde de sendika üyeleri risk altında bırakılmış, sendikacılar tarafından kullanılmıştır. Edilgen bir durum gibi görünse de sorumluluğu görmezden gelemeyiz. Arkadaş hatırına dahi olsa imzamızın anlamı var, sorgulamalıydık. Birey olarak ders almalıyız.
Geldiğimiz noktada; sendikaların yaşanan olaylardan ders çıkarmadığını, öz eleştiri yapmadığını, siyasi parti tarafgirliğinden vaz geçmediğini görüyoruz. Üyelerini yaftalayan bu partizanlık dönemsel olarak çıkarlarına uygun düşse de, dönemler değişip devranlar döndüğünde telafisi güç zararlara fatura edilir. Siyasi dengeler gibi iktidarlar da değişebilir, hem reel hem tavır anlamında radikal ölçekte değişebilir, gördük. Parti güdümsüz ve tam bağımsız sendikalar, sivil toplum örgütleri hariç tüm yapılar rüzgara göre eğilir, bükülür hatta kırılabilir.
Kuruluşundan bu yana gündemini kendi alanında tabanı ile belirleyen, partizanlığı reddederek mesleki sorunları manşette tutan, temsilini siyasi ikbal için kötüye kullanmayan Anadolu Eğitim Sendikası tertemiz bir örnek olarak buradadır. Siyaseten güçlü BİR SENdikaya üye olarak makam sahibi olanlar dahil, parti destekli kalabalık sendikalara dahil olanların gün gelip nasıl yalnızlaştığını, nasıl zarar gördüğünü tecrübe ettik. Siyasi destek olmadan sendikacılık yapılmaz diyenlere inat, sendikamıza üye olduğu için mağdur olan tek bir üyemiz olmadı. Kalabalıkta olmak güvende olmak anlamına gelmiyormuş. Yalnız olmanın da güven vermediği gerçeği gibi…
Her sorunun yanıtını bilemez, her sorunu kendin çözemezsin öğretmenim. Sendikalı olmak sana ihtiyacın olan desteği, bilgiyi, güveni verecektir. Yeter ki tercihini aklınla ve doğru yap. Parti kadın kolları, gençlik kolları gibi davranan şeyler SENDİKA değil. Hakkın olanı almak için partizanlığı seçmek kadar, yalnız kalmayı tercih etmek de yanlış karar. Yalnızca kaygılanmak, yalnızca istemek, yalnızca beklemek, yalnız başına mücadele etmek… romantik ve işlevsiz. Birlikte güvende oluruz, birlikte başarabiliriz. Seni siyasetin rüzgarından esirgeyecek, her dönem doğru temsil edecek, zararda değil güvende hissedeceğin Anadolu Eğitim Sendikası içinde koruyacağız. Davetimizdir…
Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı