Eğitim gündemine, daha çok bazı branş öğretmenlerinin ders ücretlerinin azalması şeklinde yansıyan ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Bu sorun, beden eğitimi, müzik ve resim derslerinin tırpanlanmasıdır.
Çocuklarımız bu üç dersten birini, haftada 1 (yazıyla bir) saat görebilmek için tercih yapmak zorunda bırakıldılar. İçeriği, hangi branşın öğretmeni tarafından verileceği ve yararı tartışmalı dersler türeten MEB, tüm dünya okullarının olmazsa olmaz derslerini rafa kaldırdı.
Eğitim bütçemiz yüzünden kalabalık sınıflarda ikili eğitime mahkum edilen neslimiz, dayatılan merkezi sınavlar yüzünden kalan zamanını dershane, etüt ve servis araçlarında geçirmektedir. Çarpık kentleşme ve toplumsal deformasyonun ürküttüğü ailelerin çaresizliği, sokak aralarında top oynamayı bile imkansızlaştırmıştır. Rahatlamak için yalnız TV ve PC ekranına mahkum olan, yalnızlaşan nesillerin giderek disiplinsizleştiği, zararlı alışkanlıklara yöneldiği, akademik ve sosyal açıdan başarısız olduğu bir gerçektir.
Çoğu okulumuzda spor salonu, resim atölyesi, müzik odası bulunmadığı ve müfredatın öngördüğü kalitede ders işlenemediği halde, öğrencilerin en sevdiği derslerin genelde beden eğitimi, müzik ve resim olmasını nasıl açıklayabiliriz? Öğretmen ve not ilişkisinin sınavdan çok ders disiplini ile açıklandığı bu derslere çoğu kez haksızlık edilmiştir. Bir çocuğun mükemmel takla atmadan, olağanüstü portreler çizmeden, detone şarkı söyleyerek de yüksek not alabileceği bu dersler diğer branşların sahip olamadığı avantajlara sahiptir. Öğrencinin kendini ifade edebileceği, rahatlayabileceği, yalnızca çaba gösterdiği, katıldığı için ödüllendirileceği ezbersiz bir zemin sunulur. Her çocuk üstün bir matematik ya da sözel zekaya sahip değildir ancak, hepsi sanat ve sporla uğraşmaktan mutlaka keyif alır.
340 bin öğretmeni yıllardır atamayan, ihtiyaç duyulan okulları açmayan, mevcut okulları donatmayan MEB, beden eğitimi, müzik ve resim derslerini hem %50 azalttı hem de üçünden birini seçme şartı getirdi. 40 Dakikada eşofman giyip, yoklama verip, spor yapıp, tekrar okul forması giyerek diğer bir derse yetişecek olan süper çocuklarımız var da biz bilmiyormuşuz. Seçilse de işe yaramayacak bu eleme, çoğu okulda okul müdürleri tarafından yapıldı. Zorunlu- seçmeli ders dışındaki branşların öğretmenleri okullarında norm fazlası oldular. Demokrasinin işlediği okullarda bu üç özel ders öğretmenleri ile birlikte görücüye çıktı. Şimdiye kadar söz konusu olmayan not pazarlık konusu oldu. Öğrencilerin “hepimize 5 verecekseniz dersinizi seçerim” dediğini bile duyduk. Yazıklar olsun!
Şimdi bu seçimi, öğrenciyi yeteneğine göre yönlendirme diye pazarlıyorlar. Sanat ve sporla ilgilenmenin yetenek gerektirdiğini kim söyledi? Bu yetenek şart ise ölçecek olan kim? İlgili derslere girmeyen çocuğun yeteneğini nasıl keşfedeceksiniz? Matematiği kıvıramayan çocuk bu dersten muaf tutulmuyor ki!
Sanat ve spor bir disiplin işidir. Okullarımızda varlığından şikayetçi olduğumuz şiddet, sanat ve sporla püskürtülebilir. Ergen bedeninde ve ruhunda biriken enerjinin yıkıcı değil yapıcı olması için buna mecburuz.
Çiçeği burnunda bakanımız Sayın Nimet Çubukçu’nun henüz sorunlara vakıf olamadığını üzülerek görüyoruz. Son TTK Başkanı Sayın İrfan Erdoğan sonrası bir Talim Terbiye Kurulu Başkanı atanamamıştır. Milli eğitimimiz, bir buçuk yıldır, niteliği, liyakati tartışmalı siyaseten atanmış kadrolarla ve çoğu zaman vekaleten idare edilmektedir. Büyük Türkiye Cumhuriyeti Devleti eğitimle ilgili sorunları çözebilecek güçtedir. Samimi bir istek, onurlu bir ısrar ve çağdaş bir duruş dışında hiçbir şeye ihtiyacımız yok.
Kuran eğitimi alacakların yaşıyla ilgilendiğimiz kadar, sanat ve spor eğitimi alması gereken çocuklarla da ilgilenelim yeter. Son sözü Ulusal Önderimiz ve Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk söylesin:
“Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.”
“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.”
16/10/2009
Cansel Güven
Anadolu Eğitim Sendikası
Genel Başkanı