Cumhuriyet karşıtı olaylar hız kesmiyor. Yalnız geçtiğimiz hafta içinde yaşanan birkaç olay bile sürüklenmekte olduğumuz karanlığı tanımlamaya yetecektir:
Ramazan ayı boyunca kahvaltı ve öğle yemeği servisini kaldıran öğretmen evleri eş zamanlı tadilat yapma rekoru kırdılar.
Diyarbakır’da AB ön adlı okul özgürlük ve kuralsızlığı türbanlı ilkokul öğrencileri ile fotoğraflandı.
Tüm ülkede aynı anda okulların sosyal bilim alan öğretmenlerine (Felsefe, edebiyat, coğrafya, tarih vb.) Adnan Oktar’ın “Yaratılışın Kökeni” adlı Evrim karşıtı yayını gönderilmiştir. Merkezi İstanbul’da bulunan GLOBAL YAYINCILIK LTD. ŞTİ” tarafından karşılıksız fatura edilerek postalanan bu gönderilerin evrim teorisine karşı tez olduğu bilinmektedir. Bu yayın, salt devletin okullarına değil, Yazılı, görsel, sesli basın (medya), sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, üniversiteler gibi kurumlara da, kişi adlarına faturalar düzenlenerek, karşılıksız olarak gönderilmiştir. İnsan ister istemez, tamamı renkli ve asıllarından, profesyonelce taranarak basılmış resimlerden oluşan, yaklaşık, üç yüz sayfa ve 35x50 boyutlarındaki Ortaçağ’dan kalma el yazmalarını andıran adı geçen kitabın masraflarının, hangi kurum ya da kurumlarca karşılandığını düşünmeden edemiyor. Devlet memuru olan, kurumsal kimliği bakanlıkça korunan öğretmenlerimizin isimlerine, branş ve okul bilgilerine nasıl ulaşıldığı da ayrı bir merak konusu.
Türkiye 3 Kasım 2002” de başlayan AKP İktidarı ile başka bir kulvara geçti. Bu yeni süreçte, yukarıdaki örnekleri gibi birçok olaylar yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Laik cumhuriyetimizin güvencesi olması gereken siyasi iktidarların bu temel ilkeyi tartışmaya açması pek çok karanlık mekanizmaya moral ve güç kazandırır. Devletin temel niteliklerinin tartışılır olması Türkiye’yi hem içeriden hem de dışarıya karşı zayıf düşürür. Laik, bilimsel, akılcı ve eşitlik esasına dayanan bir Ulusal eğitimin gereğini savunan bir sendika olarak, bu karanlık süreci kaygı verici bulmaktayız.
Atatürkçü düşünce ve 1923 Aydınlanma Devrimi, işgal altındadır. Atatürk Devrim ve İlkeleri’nin toplumsallaşma sürecinde ve toplumumuzu aydınlatma savaşımında okullarımız, bilimin yuvası olmuşlardı. Bugün; Cumhuriyetimizi başka bir şeye dönüştürmek isteyen gerici güçler, kararlı karanlılıklarını bu bilim yuvalarına akıtmaktadırlar. Yukarıda örneklediğim ve sayamadığım çok sayıda olay gösteriyor ki devrim yasalarını hiçe sayan gövde gösterilerini pervasızca sürdürmeye devam edecekler. Bu saldırı karşısında eğitim, bilim, sanat ve düşün dünyamızın, aydınlanmadan yana tüm güçlerinin, dağınık olan güçlerini bir çatı altında toplayıp harekete geçmeleri gerekmektedir.
Bu savaş, karanlıkla aydınlığın savaşıdır. 83 yıldır, aydınlanmadan yana güçler, hiç bu kadar yara almamış, devrimler hiç bu kadar işlevsiz bırakılmamış, laik Cumhuriyet hiç bu kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya gelmemiştir. Oysa “aydınlanmanın ve cumhuriyetin” temel niteliklerinden uzaklaşmak demek, çağdaş ve laik Türkiye’yi Ortaçağ karanlığına teslim etmek demektir.
Artık yol ayrımındayız. Ya Ortaçağ’ın karanlığına yuvarlanıp gömülecek, ya da yeni ve farklı bir “Kurtuluş Savaşı”na girişeceğiz. Bu savaş aydınlanma savaşıdır. Biz durup sızlanmak yerine Cumhuriyet’ ten, aydınlıktan yana taraf olan herkesi, bu döndürülen çarkı kıracak aydınlanma savaşımına katılmaya çağırıyoruz…
04/10/2007
Cansel GÜVEN