Öğretmenler başta olmak üzere, eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri iş kolunda çalışan kamu personelinin diğer kamusal hizmetleri görenlerle 657 Sayılı Kanun çerçevesine alınması kimi sorunları da beraberinde getirmektedir. İnsan hayatı üzerine hayati değişikliklere yol açan sağlık, eğitim ve adalet gibi hizmetler diğer hizmetlerden ayrı tutulmalıdır. Özel meslek kanunu, eğitime ve eğitimciye verdiğimiz önemin göstergesi olduğu gibi, aynı çuval içinde tüm memurları değerlendirmenin ilkelliğini de giderecektir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus; kadrolu istihdam başta olmak üzere 657 Sayılı Kanunun sağladığı kimi güvence ve kazanımların kaybedilmemesi, mesleğe özgü yeni ve kalıcı hakların kazanılmasıdır.
Kamusal hizmet vermekle birlikte 657 dışında bir paranteze alınan yeminli mali müşavirler, hekimler, yargıç ve savcılar hatta turist rehberleri dahi özel meslek kanunlarına muhatapken öğretmenlerin yalnızca memur sayılması kabul edilemez.
Birkaç yıldır dillendirilen, giderek resmi vaade dönüşen meslek kanunumuz reform adı altındaki nice kötü tecrübe yüzünden umut kadar endişe de uyandırmaktadır. Sendikaların sararmasıyla toplu söyleşmeye dönüşmüş iş sözleşmeleri sayesinde herhangi bir işi yapan herhangi bir memur olarak muamele gördük. Öğretmenler bundan daha kötü bir durumda olamaz. Sınıfa girenin niteliğinden meslek onuruna, özlük haklarından geçim standartlarına kadar her başlıkta yalnızca memuruz. İnsan yetiştirdiğimiz, yurttaş yetiştirdiğimiz, bir savcı, bir doktor, bir asker denli önemli olmadığımız içine konulduğumuz çuvaldan bellidir. Öğretmenlik mesleğinin tırnak içine alınmasının vakti gelmiş de geçiyor.
Beklentimizi karşılayacak bir meslek kanunu; öğretmenin liyakatini çerçevelemeli, yetiştirme, atama, yer değiştirme, görevde yükselme, teftiş, taban maaş, ek ödemeler (ek ders, nöbet, idarecilik, görev güçlüğü tazminatları) ile emekliliğe esas 3600 ek göstergeyi ve yıpranma payını tanımalıdır. Özlük hakları yanında sosyal güvenceleri de içeren meslek kanunu ile önce itibarımız, ardından mesleki başarı ile mesleğe yönelim de artacaktır.
Tasarruf edilemez itibar debdebeyle, yaldızla gelmez. Öncelikle kim olduğunuza bağlıdır. Öğretmenlik mesleğinin ihtisas alanı olmaktan çıkıp formasyon alan her lisans mezunun yapabileceği, aslı yoksa ön lisans mezunuyla ikame edileceği algısını yıkmalıyız. Ücretli, geçici, sözleşmeli, kadrolu diye çeşitlenen öğretmelere siyaseten torpilli yönetici sınıfı da eklenince öz saygıyı dahi yitirmiş durumdayız. Öğretmenliği; uzmanlık gerektiren, asaleten yerine getirilecek bir iş olarak resmileştirelim. Bu adım atılmadan eğitim reformlarını konuşmak yersiz, zamansız.
Çok önemli insanların bilinmez yerlerde bu taslağı çalıştığını biliyorum. Liyakatları ne, kaç tanesi öğretmen ondan emin değilim. Yönetmelik çöplüğüne dönmüş bakanlığımız bu hayati kanunda deneysel davranmasın, on yıllarca değişmeyecek, ihtiyaçlarımızla uyumlu bir metne imza atılsın isterim.
Her geçen gün darlaşan eğitim gömleğinde ilk düğme öğretmendir, yanlış iliklenmesin. Meslek kanunumuz eğitme işini ehliyet sahibine teslim etsin, biz onurla üstleniriz. Hayırlı olmasını diliyorum.
Öğr. Gör. Cansel GÜVEN
Anadolu Eğitim Sendikası Onursal Başkanı