Başlangıçlar güzeldir. Okula ilk adımını atan öğrenci kadar olmasa da, her sınıfta yeni bir başlangıç olasılığı heyecanlandırır insanı. Bir milyon eğitimci, 15 milyon öğrenci ve 30 milyon veli için beklentilerle örülü bu yeni yıl bakalım neler getirecek?
Her öğretim yılı öncesi açıklanan raporlar ve yetkililerin basın demeçleri, genellikle çelişkilerle doludur. Hükümet yetkilileri yapılan hazırlıkları överken, demokratik kitle örgütleri eksikliklere dikkat çeker, basın ise okumanın ekonomik boyutunu, var olan çarpıcı örneklerle manşetlere taşır. Bu yıl da gelenek bozulmadı.
- Hükümete ikinci kez bakan olarak atanan Hüseyin Çelik, öğretmen açığı, okulların fiziksel durumu, ücretsiz ders kitapları ve müfredatlar konusunda reklam kokan açıklamalar yaptı. Geçmiş yıllarda olduğu gibi “bağış isteyen okul müdürlerini yakarım” tehdidini de yineledi.
Sendikalar olarak tekli eğitim ve ideal sınıf mevcutları için 180 bin civarında öğretmene ihtiyaç duyulduğunu haykırırken, binlerce okulun depreme dayanıksız olduğundan duyduğumuz endişeleri seslendirdik. Öğretmenliğin tam zamanlı, uzmanlık gerektiren bir meslek olduğundan hareketle “sözleşmelilik” uygulamasına son verilmesi gerektiğini haykırdık. Zorunlu eğitim çağında olup, ekonomik nedenlerle sokakta olan bir milyon çocuğun devlet eliyle okutulması yerine, herkese ücretsiz ders kitabı vermenin hata olduğunu söyledik. Deneme tahtasına dönen sistemin, bir Milli Eğitim politikasına kavuşturulması gerektiğinin altını çizdik.
İdareci arkadaşlarımız bakanlığın bağışlarla ilgili tutumuna rağmen temizlik, donanım, güvenlik maliyetlerini karşılamak zorunda olmanın çelişkisini yaşadılar. Tek kuruş ödenek almaksızın binlerce öğrenciye temiz, güvenli ve donanımlı bir ortamda eğitim verdirebilmenin sorumluluğu bu günah keçilerinin sırtında ne yazık ki. Çelik’in geçen yıl söylediği “ödenek verilse okulları annem de yönetir” sözünü unutmadık.. İdareci arkadaşlar, çevrenin olanaklarını okula yansıtmak için çırpınıyorlar. İki seçenekleri var, ya şikayet edilme riskini göze alarak bağış isteyecekler, ya da okulun susuz, pis, tebeşirsiz kalması pahasına akçeli işlere bulaşmayacaklar. İkinci durumda da soruşturma-şikayet kaçınılmazdır.
Öğrenci ve veliler için değişen pek bir şey yok. Onlar üç yıla yayılacak olan OKS ve ÖSS sınavları için dershane bakıyorlar şimdi. Sistem, kararlarda kendilerini muhatap kabul etmiyor. Hem müşteri, hem de denek olarak sahnedeler. Üzerlerinden yaşanan tartışmalar, 10 milyar dolarlık dershane piyasası, siyasi rant, sendikal çekişmeye zemin oluşturmaktalar.
2007- 2008 Eğitim-Öğretim yılı başlarken mini mini birlere, kocaman 12 lere, atama bekleyen öğretmenlere umut dolu, güzel sözler söylemek isterdim. Ancak şunu söyleyebiliyorum; eğitim cephesinde yeni öğretim yılına dair yeni bir söz ve umut yok…
Seneye belki?
14/09/2007
Cansel GÜVEN