Artık inkar edilemez bir açıklıkla biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönüştürülüyor. Bu dönüşümün birinci evresi tamamlandı bile. Ben biten ilk döneme takiyye ile dönüştürme dönemi diyorum. Artık süslemeden, doğrudan dönüştürülüyoruz.
Atatürk’ün ölümü ile başlayan gerilemede farklı iktidarlar ve farklı odaklar tarafından kandırılarak, oyalanarak erozyona uğratıldık. Ebedi önderimizin bıraktığı yerden alıp yükselteceğimiz bağımsız cumhuriyetimiz yarı sömürge haline geldi. Başta Amerika olmak üzere sömürmek üzere programlı güçlerin güdümüne giren bir ülke olduk ne yazık ki. Yerli işbirlikçiler tarafından farklı ideolojiler ardına gizlenerek sinsice kemirildi cumhuriyetin temel ilkeleri.
- AKP iktidarı döneminde Anayasamızda değiştirilmesi teklif dahi edilemez temel ilkeler tartışılabilir hale geldi. “Ne var canım, değiştirmedik, konuşmak da mı yasak” masumiyeti ile cahil-aydın demeden hepimiz aynı tuzağa çekildik. Din, dil, ırk gibi unsurlar etrafında özgürlükler başlığında kamplaştık. Özgürlükseviciler ulus devlet kavramının içini boşalttı. Yerelden yönetim, özelleştirme, Merkez Bankasının İstanbul’a taşınması gibi tartışmalar da değiştirilemez anayasal güvenceyle başkentin Ankara oluşunu tehdit eder hale getirdi. Dönüşümün ilk evresi Anayasaya rağmen politik manevralarla, süsle, makyajla örtülü olarak yapıldı. Artık örtüye makyaja hacet yok. Açıkça, yekten toptan dönüşüyoruz. Son günlerin tartışması anayasa güvencesi ile türban serbestliği işte bu yeni dönemin miladıdır.
“Ceza hukuku ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla hiç kimse kılık kıyafetinden dolayı yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılamaz”. Bu cümle anayasaya açılacak bir deliktir. Ceza hukuku ile çelişen şapka kanunu da dahil pek çok madde ile çelişecektir. Genel ahlak gibi subjektif bir ifade ile de kara çarşaf serbest, kısa kollu elbise yasak hale gelebilecektir. Açılacak bu delikle devrim yasaları tahrip edilmeye devam edecek. Kamu hizmeti alana serbest- verene yasak ifadesi ise başka bir facia. Türban sınırını böyle tanımladığınız anda anayasadaki eşitlik ilkesini de kaldırmanız gerekecek. Üniversite eğitimi sırasında staj yapan bir eğitim fakültesi öğrencisi derse girerken ne olacak? Bu staj onun için eğitimdir ve hizmet almaktadır. Mezun olduğunda bu diploma ile ne yapacak? Üniversitede türbanı ile okumasına izin veren yasalar 7 yıl tıp eğitimi almış bir doktoru atamayacak mı? Lisede kıyafeti yüzünden okuyamayan 18 yaşında bir genç kız üniversitedeki yaşıtını emsal gösterip davacı olunca anayasada nereye bakacağız?
Çok net bir şekilde bilmeliyiz ki laik olmaktan vazgeçiyoruz. Siyasi bir sembol de olsa Anayasaya koyacağız diyerek meydan okuyan bir zihniyetin itirafıdır ki değiştirilemez denen değişiyor. Daha önce delinen şimdi dinamitlenmekte. “Anayasaya rağmen” dönemi bitti, artık, “Anayasa ile” dönüşüm başladı. 2008 yılını diğer yıllardan farklı bir yere koyun ve altını çizin. Bundan sonraki yıllar içinde bulunduğumuz 2008 üzerinden şekillenecek. Oy farkıyla iktidar olanların gelecek iktidarlara yapılacak bir şey bırakmayacak bir çalışkanlıkla devletin temel nitelikleri üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Kuvvetler ayrılığını bitirir şekilde Yasama-yürütme ve yargı tek elde toplanıyor.
Madem ki çoğunluğu Müslüman bir ülkede yaşıyoruz; o zaman Allah aşkına bakın ve görün artık: Bağımsız, Laik, çağdaş, demokratik ve hukuk devletinden bir ümmet toplumuna, krallıkla yönetilen bir sömürgeye dönüşüyoruz. Mustafa Kemal sizin için bir masal kahramanı değilse, bu vatana ve dedelerinize borçlu hissediyorsanız, çocuklarınıza karşı sorumluluklarınız varsa, en azından görün!
30/01/2008
Cansel GÜVEN