Eğitim, bir milletin yaşam standardını, tutum ve davranış kalitesini, bilimsel ve ekonomik düzeyini oluşturan yaşam boyu devam eden bir faaliyet sürecidir. Eğitim faaliyetleri, bir milletin istikbaliyle yakından ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, eğitimin millet hayatındaki hayati önemini, “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözleriyle ifade etmiştir. Bunun için eğitim milli ve siyaset üstü olmalı, sık sık değiştirilmemelidir.
Milli eğitim, uygulandığı milletin milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerleri ile evrensel değerleri göz önünde bulundurarak, bilim ve tekniğin rehberliğinde hazırlanır. Şahsi ve kurumsal tercihler, duygular, dünya görüşleri ve ideolojiler milli eğitim politikasının belirlenmesine etkili olmamalıdır. Dünyanın gelişmiş devletlerinde eğitim politikaları süreklidir ve siyasi iktidarların politikalarına göre sık sık değiştirilmez. Biz de ise, özellikle Atatürk döneminden sonra, her siyasi iktidar değişikliğinde, ilk değiştirilmek istenen eğitim politikalarımız olmuştur. Hatta aynı siyasi iktidar döneminde görev yapan farklı bakanlar, bir önceki bakanı tekzip eder uygulamalar yapmışlardır. Bu sebeple, eğitim sistemleri, yönetim kadroları, okulların işlevleri, ders müfredatları ve yönetmelikler üzerinde değişiklikler yapmışlardır.
Milli eğitim sistemimizdeki bu değişiklikler, 2010 yılına kadar, öğrencilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin “milli, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” yapısına uygun, Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlı “iyi insan ve iyi vatandaşlar” olarak yetiştirilmesine yönelik yapılmıştır. Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana, laikliğin dinsizlik olduğuna, dindarların hor görülüp ezildiğine ve ötekileştirildiğine, eğitim sisteminin dine yabancı nesiller yetiştirdiğine inanan bir kesim vardır. Maalesef geçmiş siyasi iktidarların ve askeri darbelerin yanlış tutum ve davranışları da, bu kesimdeki bu algıların güçlenmesine destek olmuştur. Yıllarca iktidara gelip bu düzeni bütün kurumlarıyla kökten değiştirme düşüncesiyle yetiştirilen bu kesim, şu anda iktidar makamında bulunmaktadır.
2007 yılında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, 12 Eylül 2010 Referandumu sonucu yüksek yargının el değiştirilmesi ile iktidar, yıllardır oluşturduğu siyasi ajandasındaki, toplumu her alanda dini esaslara göre yapılandırmayı esas alan maddeleri, birer birer hayata geçirmeye başlamıştır. Bunların en önemlileri eğitim alanında yapılanlardır. Bu dönemde üniversitelerde türban yasağının ve meslek lisesi mezunlarına üniversiteye geçişte farklı puan uygulamasının kaldırılması, doğru kararlar olmuş ve birçok öğrencinin mağduriyeti ortadan kaldırılmıştır.
Eğitimde yapılan diğer değişiklikler, iktidarın 2011 yılında açıkça ifade ettiği kendi dünya görüşüne göre “yeni nesil yetiştirme projesi” çerçevesinde değerlendirilmelidir.
- Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim sisteminden vazgeçilerek 4+4+4 biçiminde kesintili bir sisteme geçilmesi,
- Kur’an Kurslarındaki eğitimin de zorunlu eğitim kapsamında değerlendirilmesi,
- Anadolu Liselerinin Hazırlık Sınıflarının kaldırılması,
- Orta öğretime geçiş sisteminde sık sık yapılan değişiklikler (ALYS, SBS, TEOG),
- Genel liselerin Anadolu Lisesine dönüştürülmesi,
- Anadolu Öğretmen Liselerinin kapatılması,
- İmam Hatip Ortaokullarının açılması ve İmam Hatip Liselerine pozitif ayırımcılık yapılması,
- Dini ağırlıklı seçmeli derslerin (Arapça, İslam Tarihi, Peygamberimizin Hayatı”Siyer”) her tür ve derecedeki okullarda okutulması,
- Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin 1 saatten 2 saate çıkarılması,
- Öğretmen olarak istihdam imkanları arttığı için İlahiyat Fakültelerine talebin artması,
- Akademik başarısı yüksek okulların “Proje Okulu” seçilerek yönetim ve eğitim kadrolarının zorunlu olarak değiştirilmesi,
- Deneyimli yöneticilerin öğretmen veya uzman kadrolarına çekilerek, yerlerine objektif kriterlerle değil, sübjektif değerlendirmeler yapan mülakat komisyonları ile deneyimsiz kişilerin atanmaları, Oluşturulan yeni ders müfredatları,
- Bazı yönetmeliklerde yapılan köklü değişiklikler
- Son olarak 176 dersin müfredatından “Atatürkçülük” konularının çıkarılarak yerine konulan “Değerler Eğitimi”nin verilmesine, protokolla, bazı vakıfların (Ensar Vakfı, Birlik Vakfı) ortak edilmesi,
Siyasi iktidarın eğitimi, “yeni nesil yetiştirme projesi”ne göre yeniden yapılandırma amacıyla yaptığı düzenlemelerdir.
Eğitim Raporunun bundan sonraki bölümlerinde 2017-2018 öğretim yılından itibaren uygulanacak yeni müfredatlar ve bazı yönetmeliklerde yapılan köklü değişiklikleri ayrı ayrı inceleyecek ve genel olarak değerlendireceğiz.
“ATATÜRK” YERİNE “DEĞERLER EĞİTİMİ” VE “15 TEMMUZ”
Milli Eğitim Bakanlığı, ilkokul ve ortaokul düzeyinde 17, lise düzeyinde 24, imam hatip ortaokulu ve imam hatip lisesi düzeyinde 10 olmak üzere toplam 51 ayrı; sınıflar esas alındığında 176 müfredatın yenilendiğini açıklamıştır. Ayrıca yeni müfredatın 2017 - 2018 öğretim yılında 1, 5 ve 9. sınıflarda, 2018 – 2019 öğretim yılında ise bütün sınıflarda uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu müfredat değişikliklerine genel olarak ve eleştirel bir gözle baktığımızda; bütün derslerde “değerler eğitimi” adı altında dini ve manevi konulara ağırlık verildiğini, Atatürk ve Atatürkçülük konularının olabildiğince daraltıldığını ve etkisizleştirildiğini, buna karşılık “15 Temmuz”un yüceltildiğini, Cumhuriyet öncesi tarihimizin özel önem verilerek, “evrim teori”sinin tamamen çıkartıldığını, bazı edebiyatçı ve sanatçıların adına yer verilmediğini, buna karşılık İslamcı şair ve yazarlara yer verildiğini, İslamın “cihat ve gaza” kavramlarının yüceltildiğini tespit ediyoruz. Bu değişiklikler, öğrencileri politize edecek mahiyettedir. Bu tespit, bizi hiç şaşırtmamıştır. Çünkü, bu değişikliklerin, iktidarca başarıyla yürütülen “yeni nesil yetiştirme projesi”nin en önemli adımı olduğunu biliyoruz.
Bu müfredat değişikliklerinin ‘Tüm paydaşların görüşleri doğrultusunda hazırlandığı, en çoğulcu, en demokratik, en katılımcı müfredat çalışması olduğu’ belirtilmiştir. Bu açıklama gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçekten müfredat taslakları Ocak 2017’de kamuoyu ile paylaşıldığında, çok sayıda konunun uzmanı, akademisyen, eğitimci, veli ve eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşu görüşlerini bakanlığa iletmişlerdir. Fakat bunlardan daha çok, iktidarı destekleyen Birlik Vakfı (Milli Türk Talebe Birliği mensuplarının vakfı), Ensar Vakfı (Yüksek İslam Enstitüsü ve İlahiyat Fakültesi mezunlarının vakfı), İlim Yayma Cemiyeti ve Vakfı, Önder Derneği (İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği) ve Eğitim Bir-Sen (Memur-Sen’e bağlı öğretmenler sendikası) gibi STK’lar ile bazı ilahiyatçılar ve İslami kanaat önderleri etkili olmuşlardır. Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde imzaladığı bir protokolla bütün okullarda “değerler eğitimi”nin Ensar Vakfı ve Birlik Vakfı elemanlarınca yapılacağını açıklamış, bir bakıma “yeni nesil yetiştirme projesi”nin yürütülmesine bu vakıfları da ortak etmiştir.
Müfredat değişiklikleri, matematik ve fen bilimleri(fizik, kimya, biyoloji) müfredatlarından çok, sosyal bilimlerle ilgili derslerin (din kültürü ve ahlak bilgisi, felsefe, tarih, inkılap tarihi, sosyal bilgiler, Türkçe, edebiyat) müfredatlarında yapılmıştır. Şimdi bu değişiklikleri dersler bazında olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alalım.
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ – En büyük değişiklik bütün okullarda ve sınıflarda okutulan bu derste yapılmıştır. Yeni müfredatta “Hıristiyanlık” ve “Yahudilik” konularının işlenme süreleri, 7 saatten 12 saate yükseltilmiş, 12. sınıfta “Türkiye’de Bazı Dini Gruplar” ünitesinde “Musevi Hahambaşılığı, Ermeni Kilisesi, Süryani Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi, Türk Ortodoks Kilisesi, Yehova Şahitleri, Nusayrilik, Yezidilik” konularına yer verilmiştir. Buna karşılık 9. sınıfta “Laiklik ve Din” ünitesi çıkarılarak, Atatürk’ün laiklik anlayışının anlatılması sonlandırılmıştır. Ayrıca 10. sınıfta “Atatürk ve Din”, 11. Sınıfta “Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Din Hizmetleri” ve 12. sınıfta “Atatürk ve Din Öğretimi” üniteleri de çıkarılmıştır. İmam Hatip Ortaokulu ve Lisesi ile diğer okullarda 7. Sınıftan itibaren, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde öğrencilere “cihat kavramının faziletleri”nin anlatılacağı belirtilmiştir. Bu arada “Alevilik ve Bektaşilik” ünitesinin eklenmesi ve ”Cem, Cemevi ve Muharrem Orucu” gibi Alevilikle ilgili konularda bilgilere yer verilmesi olumlu olmuştur.
SEÇMELİ DİN DERSİ - Lisedeki seçmeli ‘Temel Dini Bilgiler (İslam1-2)’ dersindeki “İslam ve Sosyal Hayat” ünitesinde nikâh, talak (boşanma işlemi), mehir (İslam hukuna göre erkeğin evlenirken kadına verdiği mal) ve tesettür gibi kavramlara da yer verilmiştir. “İslam Hukuku” ünitesinde de konunun Osmanlı döneminde hazırlanan Mecelle’nin genel kuralları ile ilişkilendirilerek ele alınması istenmiştir. “Hac ve Kurban” ünitesindeki kazanımlar işlenirken “cihadın vatan savunmasındaki önemi”ne vurgu yapılacağı belirtilmiştir.
FELSEFE - Felsefe ders saatlerinin iki saate çıkarılması, 11. sınıf derslerinin 10. sınıfa çekilerek, felsefe konularında düzenli bir tarihsel sıralama yapılması eğitimcilerce olumlu karşılanmıştır. Eski müfredatta 12. sınıflarda yer alan ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi programdan çıkarılmıştır. 10. sınıflardaki ‘Üreme’ ünitesinin yerine ‘Hücre Bölünmeleri’ adında yeni bir ünite getirilmiş, bu üniteden “cinsel hastalıklar” bölümü çıkartılmıştır.
BİYOLOJİ - 12. sınıf Biyoloji dersindeki ‘Hayatın Başlangıcı ve Evrim’ ünitesi yeni öğretim programından çıkartılmış, ‘Biyolojinin tarihsel gelişim sürecine katkı sağlayanlar’ arasında Charles Darwin’e yer verilmiş, ancak “Evrim teorisi”ne yer verilmemiştir. Bu bölümdeki bilim insanları arasında İbn-i Heysem, İbn-i Sina ve Aziz Sancar’a yer verilmesi olumlu bir gelişmedir.
EDEBİYAT - Lise Türk Dili ve Edebiyatı müfredatında genel olarak “Atatürk” adının telaffuzundan kaçınıldığı ve “Atatürkçülük” ile ilgili konuların daraltıldığı görülmektedir. Örneğin; 7. ünitede “Söylev” konusunda iki örnek verileceğinden bahsedilmesine karşın, bu türün en başarılı temsilcilerinden biri olan Atatürk ve eseri ”Nutuk”tan hiç söz edilmemektedir. Eski müfredatta sınırlı sayıda kadın edebiyatçının adından söz edilirken, yeni müfredatta hiç yer verilmemiş, bu konuda seçimin öğretmenlerin tercihine bırakıldığı ifade edilmiştir. 12. sınıfta ‘Şiir’ ünitesinde “Dinî değerleri, geleneğe duyarlığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran şiirler” okutulması ve bu konuda bazı şairlerle birlikte İslami edebiyatın önde gelen isimleri Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt ve İsmet Özel’in şiirlerinden örnekler verilmesi istenmektedir. 10. Sınıfta “Destan/Efsane” ünitesinde, “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri” konusunda, öğrencilerin tercih ettiği türde bir kompozisyon yazmaları isteniyor. Türk Dili ve Edebiyatı dersi müfredatında Hz. Ali’ye de yer verilmesi ve “Hikâye” konusu işlenirken “Hz. Ali Cenknameleri’ne yer verilir” denilmesi olumlu bir değişikliktir.
TÜRKÇE - Türkçe dersi müfredatında, eski programdan farklı olarak temalar daha belirgin hale getirildi. “Milli Mücadele ve Atatürk” temasında “15 Temmuz” a da yer verilmiştir.
İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK - 12. Sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin son ünitesine “Yüzyılın Eşiğinde Türkiye ve Dünya” konusu eklenmiş ve içeriğinde “28 Şubat müdahalesi, 27 Nisan e-muhtırası ve 15 Temmuz darbe kalkışması ile bunların etkileri”ne yer verilmiştir. Terörün ve terör örgütlerinin (PKK, DAEŞ, FETÖ/PDY) ortaya çıkış nedenleri ile terörü önlemeye yönelik tedbirlere, “15 Temmuz 2016 Darbe Kalkışması” örneği üzerinden değinilmesi istenmiştir. Ayrıca Irak ve Suriye'deki siyasi gelişmeler ile bu gelişmelerin Türkiye'ye etkileri ve Suriyeli mülteciler sorunu ile mülteci sorununa Türkiye'nin yaklaşımı ile diğer ülkelerin yaklaşımlarının karşılaştırılması konularına yer verilmiştir.
SOSYAL BİLGİLER - 7. sınıfta “Kültür ve Miras” ünitesinde Osmanlı Devleti’nin fetih siyasetinin örnekler üzerinden analiz edileceği belirtilerek, “Gaza ve cihat anlayışı” üzerinde durulması istenmiştir. 6. sınıfta “Etkin vatandaşlık” ünitesinde “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü”ne yer verilmiştir.
COĞRAFYA - Lise coğrafya öğretim programında doğal çevreyi kullanma konusunda, mevcut iktidar döneminde yapılan veya tamamlanan Karadeniz Sahil Yolu, Maltepe Sahil Parkı, Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü, Ordu-Giresun Hava Limanı, Marmaray ve BAE-Dubai Palmiye gibi örnekler verilmiştir. Eski müfredatta, “Atatürk’ün denizle, tarımla, doğal kaynaklarla, ulaşımla ilgili görüşleri”nin konuyla ilişkilendirileceği belirtilirken, yeni müfredatta bunlara yer verilmemiştir.
MÜZİK - Lise müzik müfredatından, müzik alanında uluslararası üne sahip İdil Biret, Fazıl Say, Suna Kan ve Cihat Aşkın gibi sanatçıların ismi çıkarılmıştır.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra, matematik ve fen dersleri dahil, bütün dersler, “Atatürkçülük”le ilişkilendirilmişti. Bugün ise siyasi iktidar, bütün dersleri, “değerler eğitimi” ve “15 Temmuz”la ilişkilendirmiştir. İki tutum da yanlıştır. Eğitimde millilik ve bilimsellik esas olmalıdır.
ETKİNLİKLERDE SADECE “ATATÜRK” DEĞİL, “YUNUS” ve MEVLÂNA” DA YOK
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nde yapılan ve 8 Haziran 2017 tarihinde yürürlüğe giren değişikliklerin de, siyasi iktidarın uyguladığı kendi dünya görüşüne göre “yeni nesil yetiştirme projesi”ne uygun olduğu görülmektedir. Eski yönetmeliğin 5. maddesindeki “Sosyal Etkinliklerin Amacı; öğrencilerin Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmelerine katkıda bulunmaktır” ifadesi yerine, yeni yönetmelikte “millî, manevî, ahlaki, insanî ve kültürel değerleri kazandırmak” ifadesi kullanılmıştır. Yönetmelik değişikliğinin bütünü incelendiğinde, “Atatürk, Atatürk ilkeleri, Atatürk milliyetçiliği ve Cumhuriyet” ifadelerine yer verilmediği görülmektedir.
Eski yönetmeliğin 24. Maddesinde yer alan “Yayınlar” bölümü, yeni yönetmelikte 12. maddede yer almış ve “l” bendindeki “okul dergi ve gazetelerinde yer alan yayınlarda; öğrencilerin Türk Bayrağı'na, vatanına, milletine, Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Türkiye Cumhuriyetine, demokrasi ve insan haklarına karşı duyulan sevgi, saygı ve bağlılığını yansıtan ve ülkesine, milletine ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuş bilim adamı ve sanatçıların hayat ve eserlerini tanıtan” ifadesi kaldırılmıştır.
Yönetmeliğin “Törenler”i düzenleyen 28. maddesinin “d” bendindeki “Okul binaları ile Atatürk köşesi; bayrak, flama ve mevzuata uygun afişlerle donatılır ve imkânlar ölçüsünde ışıklandırılır” ifadesi ile aynı maddenin “g” bendindeki “Törenlerde; Atatürk ve Türk büyükleri ile eğitim şehitleri için saygı duruşu ve İstiklâl Marşı'nın söylenmesinden sonra günün anlam ve önemine uygun şekilde hazırlanan programa göre hareket edilir” İfadeleri yeni yönetmelikte yer almamaktadır.
Yönetmeliğin “Bayrak törenleri”ni düzenleyen 29. maddesinin “a” bendindeki “Bayrak törenlerine, tören sırasında okulda bulunan yönetici, öğretmen, öğrenciler ile diğer görevliler, "Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevliler ve Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik" hükümlerine uygun bir kıyafetle katılır” ifadesi yönetmelikten çıkartılmıştır. Böylece zaten serbest kıyafet uygulaması nedeniyle kıyafet yönünden Babil Kulesine dönen okullarda, artık törenlerde de kravatsız, sakallı ve bıyıklı, öğretmen, öğrenci ve personel görmemiz doğal olacaktır.
Yönetmeliğin ekleri arasında yer alan “Bayramlar, Belirli Gün ve Haftalar Takvimi”nde de önemli değişiklikler yapılmıştır. Buna göre belirli gün ve haftalardan “Dünya AIDS Günü(1 Aralık), Mevlâna Haftası(2-9 Aralık) ve Yunus Emre Haftası(Mayıs ayının ilk haftası)” çıkartılmıştır. İşin ilginç yanı, Yunus Emre ve Mevlâna Haftaları belirli gün ve haftalar arasına 17.04.2010 tarihinde yapılan değişiklikle eklenmişti. Demek ki, Mevlâna ve Yunus’un, “Yaradandan dolayı yaradılanları hoş gören” ve “yetmiş iki millete bir göz ile bakan” ve insanlığı bir gökkuşağı gibi saran hoşgörü ve sevgi felsefesi, kendisi gibi düşünmeyeni “öteki” gören zihniyeti rahatsız etmiş.
Yeni yönetmelikte ise belirli gün ve haftalara, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü(ders yılının ikinci haftası içinde), Kutlu Doğum Haftası (14-20 Nisan), Kut’ül Amare Zaferi(29 Nisan) ve İstanbul’un Fethi (29 Mayıs)” eklenmiştir. Bütün etkinlikler içinde “15 Temmuz”a özel bir yer ve önem verilmiştir. Okullarda öğretim yılı boyunca yaptırılan 15 Temmuz etkinliklerinin dışında bir de “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” nün kutlanması dikkati çekmektedir.
Yeni düzenleme ile artık öğrenciler tarafından kurulan sosyal etkinlik kulüplerinden “Müzik Kulübü” nün adı “Hoş Sada Musiki Kulübü”, “Resim Kulübü”nün adı “Geleneksel Sanatlar Kulübü”ne dönüştürülmüştür.
TEVHİD-İ TEDRİSAT VE “YENİ NESİL YETİŞTİRME” ÇELİŞKİSİ
Atatürk eğitimi, dini eğitim, milli eğitim ve beynelmilel eğitim olarak üçe ayırmış ve bunların amaçlarının farklı olduğunu belirtmiştir. Ona göre, toplumu hür, bağımsız ve yüksek bir toplum olarak yaşatacak olan “milli eğitim”dir. Atatürk diğer eğitim sistemlerinin başarısızlık sebebini ise 1925 yılında İslam dünyası üzerinden şöyle ifade etmiştir. “Yeryüzünde sayıları üç yüz milyonu geçen müslüman vardır. Bunlar ana-baba, hoca eğitimiyle, terbiye olmaktadırlar. Fakat üzülerek söylüyorum, gerçek hadise şudur ki, bu milyonlarca insan kütlesi, şunun veya bunun esaret zincirleri altındadır. Aldıkları manevi eğitim ve ahlak, onlara bu esaret zincirlerini kırabilecek insanlık meziyetini verememiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin hedefi, milli değildir.”
İşte Atatürk bu amaçla, Evkaf Nezareti’ne (Vakıflar Bakanlığına) bağlı dini ağırlıklı eğitim kurumları ile Maarif Nezareti’ne(Eğitim Bakanlığına) bağlı modern eğitim kurumlarını, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Eğitim Bakanlığına bağlamıştır. Böylece eğitim öğretim birliğini sağlayarak, iki farklı dünya görüşünde neslin yetişmesinin önüne geçmek ve toplumda birliği sağlamak istemiştir. Çünkü, ülke imparatorluk sosyolojisinden millet sosyolojisine geçmektedir. Bunun için milli eğitim, yeni yetişen nesillere kuvvetli bir milli his aşılamalı, milli birlik ve beraberlik duygusunu kuvvetlendirmeli ve böylece “milli devlet”in yeni insan profilini oluşturmalıdır. Cumhuriyet’in muhafızları olarak düşünülen yeni nesil, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” olmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, müfredat programlarında ve “Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği”nde yaptığı değişiklikleri, öğrencilerimizin başta Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı(OECD)'nın düzenlediği, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) olmak üzere uluslararası ve ulusal yarışma ve sınavlardaki “başarısızlığı giderme” gerekçesine dayandırmaktadır. Fakat değişikliklerin içeriği analiz edildiğinde, bunların başarısızlığın giderilmesi ile ilgili olmayıp, siyasi iktidarın kendi dünya görüşüne göre yeni nesil yetiştirme projesine uygun olduğu görülmektedir. Bu değişiklikler, eğitim öğretim birliğini sağlamayı amaçlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun amacı ve ruhuyla çelişmektedir. Çünkü, kanunun ortadan kaldırdığı iki başlılığın, bugün eğitime ortak olan STK’larla çok başlılığa dönüştüğü görülmektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, ders müfredatlarındaki bilimselliği ikinci plana iten bu değişiklikler, eğitimde kaliteyi yükseltmez ve başarıyı getirmez. Bu değişikliklerle ileri düzeyde analitik düşünebilen, akıl yürütebilen, yeni fikirler üretebilen, model geliştirebilen, ekonomiye katkı sağlayacak ve dünya ile rekabet edebilecek bireyler yetiştirilmesi mümkün değildir. Bu değişiklikler, kendi dünya görüşünüze göre yandaş nesil yetiştirme politikasını da başarıya götürmez. Sadece toplumdaki farklılıkları, ötekileştirmeleri ve kutuplaşmayı arttırır, iki farklı insan tipinin yetişmesine sebep olur. Milli birlik ve beraberliğin gelişmesi yerine, huzursuzluk ve çatışma ortamının doğmasına yol açar. Bu gelişmeler Anayasa’nın, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ve 15 Temmuz’un ruhuna aykırıdır.
Unutmayalım ki, müfredat ve yönetmelikler ne kadar mükemmel olursa olsun, onu başarıya ulaştıracak en önemli unsur, öğretmendir. Bu aşamada, Atatürk ilke inkılaplarını ve Cumhuriyet’in ilkelerini benimseyen Türk öğretmenlerine eskisinden daha büyük görevler düşmektedir. Bu da, çocuklarımızı ve gençlerimizi, çağdaş bilimin rehberliğinde, Atatürk ilke inkılapları ile Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkacak nitelikte yetiştirmektir.
Dr. Sakin Öner