Eğitim kısaca bireyde istendik davranışlar geliştirme süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç okullarda belirli ders programları doğrultusunda yapılmaya çalışılmaktadır. Zaman ilerledikçe, toplumlar da farklılaşmakta, değişime uğramaktadır. Bu nedenle önceleri program merkezli eğitim anlayışı değişen toplum gereksinimleri ile değişikliğe uğramıştır. Böylece akıp giden zaman içinde eğitim bireyi daha bütüncül bir açıdan ele almak ve yaklaşmak durumunda kalmıştır. Özetle, kalıp bilgileri aktarmakla görevli olan eğitim artık öğrenmeyi öğrenen, yaratıcı düşünen, özgün çözümler üretebilen bireylerin hedeflendiği bir anlayışa dönüşmüştür.
Bu kapsamda öğretim ve yönetim alanının dışında öğrenci kişilik hizmetleri alanı ortaya çıkmıştır. Öğrenci kişilik hizmetleri öğrencilere dönük, onların bütün yönlerini geliştirmeye yönelik faaliyetleri, rehberlik ve psikolojik danışmayı da içine alan öğretim ve yönetim alanı dışındaki bütün hizmetleri kapsamaktadır.
Ülkemizde Rehberlik ve Psikolojik Danışma hizmetleri yıllar içinde gelişmekle birlikte, gelişimi, mesleki kimliği, sunduğu hizmetler, mesleki eğitimi ve icra ettiği işler gibi alanlar göz önüne alındığında hiçbir zaman istenilen düzeyde olmadığı açıktır. Türkiye’deki gelişimi ve etkinliği, alanda çalışanlar ve diğer paydaşları tarafından yeterli bulunmamıştır denilebilir.
Türkiye’de Rehberlik ve Psikolojik Danışma alanının istenilen düzeyde olmamasının elbette tek bir nedeni yoktur. Konunun farklı boyutlarda ve derecelerde nedenleri ve etkileri bulunmaktadır. Bu boyutları başlıklar halinde açıklamak gerekirse;
- MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ: Milli Eğitim sistemi iki alt başlıkta rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerine etki etmektedir.
- Milli Eğitim bünyesinde rehber öğretmenlerden, psikolojik danışmanlardan beklenen hizmetler açısından. Psikolojik danışmanların üniversitede aldıkları eğitim ile okullarda beklenen işler arasında birçok farklılık bulunmaktadır. Bu durumda mesleğe yeni başlayan meslek üyeleri için sıkıntılı bir durum meydana getirmektedir. Psikolojik danışmanların aldıkları eğitim ve geliştirdikleri becerileri iş ortamında yeterince kullanamadıkları, dolayısıyla mesleki tatmin noktasında sıkıntılar yaşadıkları görülmektedir. Öte yandan Milli Eğitim teşkilatı içinde amir konumundaki kişilerin alana olan yabancılıkları veya bakanlığın eğitimdeki rehberlik uygulamalarında psikolojik danışmanları dikkate almaması, yetki vermemesi önemli sorunlardan biridir. Bir okuldaki rehber öğretmen görüşme yapmak için öğrenciyi dersten alma yetkisine sahip değil, okuldaki bütün işleyişte hemen hemen her komisyonda (öğrenci yönetim gelişim ekibi, toplam kalite ekibi vb.) yer almasına rağmen hiçbir konuda yetkisi bulunmamaktadır. Rehberliğin işleyişinin dışında şiddet konusundan tutun, madde bağımlılığı, hatta bazı okullarda terörle mücadele konusuna kadar her konuda çalışma yapılması istenmektedir. Bunun dışında rehberlik kapsamındaki faaliyetleri eksiksiz yapması beklendiği gibi özellikle rehberlikte bürokratik işler her geçen yıl artmıştır. Bir istismar vakası olduğunda okul yönetimine bildirilse bile yeterli olmamakta, okul yönetimi savcılığa başvurmaz ise okul rehber öğretmeni sorumlu tutulmakta, açığa alınabilmektedir. Oysa bu sorumluluğun karşılığında yetkilerinin olması gerekir. Bir başka sorun etkinlik temelli rehberlik uygulamalarıdır. Bu durum rehberlik uygulamalarını adeta bir derse dönüştürmüş ve rehberliğin okula özgü sorunlara yönelik çalışmalar yapmasını engellemiştir. Etkinliklerin sınıf ortamında uygulanamaması vb. sorunlar kaynak israfına neden olmaktadır. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Bunun dışında belki de en eski sorunlardan biri kurumlarda meslek üyelerinin alanı dışındaki işleri yapmaya zorlanmalarıdır. Bunun önüne geçilmesi için psikolojik danışmanların mesleki rolleri güçlendirilmeli, hak ve sorumlulukları net olarak belirlenmelidir.
- Meslek Kimliği ve profesyonellik açasından. Psikolojik danışmanların mesleki kimlikleri mesleklerinin profesyonellikleri kabul edildiği zaman daha hızlı ve olumlu gelişecektir. Ancak milli eğitim sistemi içinde belki de en çok haksızlığa uğrayan meslek rehber öğretmenliktir. Çünkü birçok farklı alanın çalışma alanı haline getirilmiştir. Rehber öğretmen veya psikolojik danışman olacağım diyerek bu alana alınan diğer meslek üyelerinden daha yüksek puanlarla Psikolojik Danışma ve Rehberlik programı okumaktadırlar. Bu insanlara haksızlık yapılarak, yasal hakları olmadığı halde, adalet duygusunu da incitecek şekilde daha düşük puanla girilen meslek üyeleri bu alana alınmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının branş geçişleri ile doldurduğu bu alan üyeleri, mesleki kimliklerini geliştiremedikleri gibi var olan mesleki kimlikleri de gerilemektedir. Oysa potansiyeli yüksek, eğitime ve toplumsal gelişmeye katkısı büyük olabilecek bir alandır. Psikolojik danışmanların yenilenmelerine yardımcı olmak için yeterli hizmetiçi eğitim programları da düzenlenmemektedir. Ruh sağlığı, mesleki rehberlik, eğitim psikolojisi gibi alanlarda hizmet kalitesini yükseltmek için hizmetiçi eğitim etkinliklerine ihtiyaç vardır. Ayrıca yabancı dil eğitimi desteği, araştırma teknikleri ve istatistik gibi alanlarda beceri kazandıran hizmetiçi eğitim programları psikolojik danışmanların mesleki yeterliliklerini attıracaktır. Yaşanan meslek kimliği ile ilgili sorunların aşılmasında bakanlık yetkililerinin alanda çalışanlarla ve onların dernekleriyle iletişim halinde olması mesleki kimlik ve yürütülen rehberlik faaliyetlerinin etkinliği açısından yararlı olacaktır.
- MESLEK ÜYELERİNİN DURUMU: Bu alanda çalışan meslek üyelerinin etkin insanlardan oluşması gerekmektedir. Okulun işleyişinde okul yönetimine ve öğretmenlere de danışmanlık yaparak uygun bir eğitim ortamı yaratılması ve işletilmesi sürecine katılmalıdır. Psikolojik danışmanlar okullarında edilgin, odasından çıkmayan, kendi içine kapanmış bir meslek üyesi olarak kalmamalıdır. Eğitim ortamına sunacağı katkı eğitimin rehberlik ilkeleri doğrultusunda yapılmasına katkı verecektir. Çok etkin ve büyük hizmetler veren meslek üyeleri olduğu gibi hala edilgin kalan, bulunduğu kurumun eğitim ortamına katkı veremeyen meslek üyeleri de bulunmaktadır.
- MESLEK ÜYELERİNİN YETİŞTİRİLMESİ: Üniversitelerde genel bir program çerçevesi olmakla birlikte tam donanımlı, iyi yetişmiş profesyonellerin azlığı. Bazı üniversitelerde uygun eğitim ortamlarının bulunmaması. Öğretim üyesi eksikliğine rağmen yeni bölümlerin hızla açılması sorunlara neden olmaktadır. Bazı üniversitelerde farklı alandan hocaların psikolojik danışma ve rehberlik alanının derslerine girmesi veya bu alana alan dışı lisans eğitimi alanların öğretim üyesi veya araştırma görevlisi olarak alınması son derece yanlıştır. Mesleki gelişim akademik çevre ve akademisyenler olmadan sağlanamaz. Bu nedenle alanda akademisyen olarak çalışanların alandan olması, alana aidiyet duygusuyla bağlı olması meslek üyelerinin mesleki gelişimlerine büyük katkı sağlayacaktır.
Diğer yandan alandaki eğitimin daha çok uygulamalı hale gelmesi, özellikle danışma becerilerinin gelişimi için önemlidir. Bu durumda da karşımıza üniversitelerdeki fiziksel alt yapı konusu çıkmaktadır. Özellikle yeni sayılabilecek lisans programlarının bulunduğu üniversitelerde uygulamalı eğitim verilecek eğitim birimlerinin bulunmadığı görülmektedir. Buralardan mezun olacak meslek üyelerinin mesleki gelişimi, yetkinliği arzu edilen seviyede olmayacaktır. Bu da verilen hizmetin kalitesini düşürecektir. Nitelikli mesleki eğitimden vazgeçilmemelidir.
Bir başka konu lisansüstü eğitim konusudur. Özellikle vakıf üniversitelerince yapılan tezsiz yüksek lisans uygulamalarına bir sınır getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Psikolojiyle ilgili olmayan alanlardan mezun olan kişilerin kişisel gelişim konusuyla ilgili ticari kazanç hesapları ile tezsiz yüksek lisans yaptıkları ve kendilerini “psikolog” veya “psikolojik danışman” olarak tanıttıkları gözlenmektedir. Bu durum bir istismarı göstermektedir. Bu duruma paralel olarak kişisel gelişim konusu da enine boyuna incelenmeli ve belirli sınırlamalar ve standartlar getirilmelidir. Sonuçta gerek eğitim sürecindeki öğrencilerin, gerekse yetişkin olan insanların istismar edilmesi, sömürülmesi engellenmelidir. Çeşitli kurslara giderek kendilerini “kişisel gelişim uzmanı” olarak tanıtanların olduğu gözlenmektedir. Kurslarla uzman olunamayacağı, dolayısıyla profesyonel bir yardım alınamayacağı hem devletimiz, hem de meslek örgütleri halkımıza anlatmalıdır.
- MESLEKİ KİMLİK VE MESLEK ÖRGÜTLENMESİ (MESLEK ODASI): Meslek üyeleri meslek kimliğinin gelişimi noktasında yeterli çabayı göstermemektedir. Bunun dışında mesleğin özlük hak ve sorumluluklarının belirlenmesinde üyelerinin temsilcisi durumunda bir meslek odasının bulunmaması büyük bir eksikliktir. Alanda çalışanların tam anlamıyla uzmanlaşması, alanda sadece uzmanların çalışması, meslek üyelerinin gerçek anlamda bir kimlik kazanması ve mesleğin sınırlarının çizilmesi, meslek üyelerinin yetişme esaslarının belirlenmesi için psikolojik danışmanlar meslek odasının kurulması temel koşuldur. Meslek bir tüzel kişilik ile temsil edilirse alanda yaşanan sorunların çözümü daha kolay ve isabetli olacaktır. Bu konuda var olan meslek derneklerinin işbirliği yapması temel bir zorunluluktur.
Sonuç olarak burada özetlenmeye çalışılan konular genel olarak yaşanan sorunlardır. Çeşitli okul türlerinde ve düzeylerinde farklı sorunlar olduğu bir gerçektir.
İbrahim GÜNGÖR
AES Kayseri Temsilciliği
Basın Yayın Sekreteri