Takvimler 13 Mayıs 2014'ü gösterdiği gün Soma'ya düşen ateş, hepimizin yüreğine düştü. Babasız kalan çocuklara, çocuksuz kalan analara tanık olduk. Bu tip olaylara bünyemiz alıştığından mıdır nedir, çabuk unutuyoruz. Hükumet, hemen bir açıklama yapmıştı olayın akabinde" 19 Mayıs kutlamaları iptal edilmiştir." Ardından okullara bir takım yazılar da geldi devamında. "Sene sonu eğlenceleri yapılmaması hususunda" diye. Herkes imzaladı, herkes peki dedi.
Bu noktada hükumetin ilk aklına bayramların ertelenmesi ya da iptal edilmesi gibi bir aklın gelmesi bizlerde ister istemez değişik algılar oluşturmaya başladı. Ülkeyi yöneten yapı geçmişiyle barışamadıkça, bir yerde tıkanacaktır, patlama yaratacaktır. Engel, yasak, iptal gibi kavramlar her zaman itici gelmiştir. Gelmeye de devam edecektir. Hele hele de bayramların, ulusları ayakta tutan manevi değerler bütünü olduğunu özümsemişken! Dini ya da milli, birlik ve beraberliğin en üste çıkarılması gerektiğini hissetmemiz gereken noktalardır bayramlar. Suyu ne kadar sıkıştırabilirsiniz? Bu gelinen süreç hep yasakların neticesi değil mi? Ya da okuduklarını yanlış anlayıp, yanlış yorumlamanın ürünü olmuyor mu? Gavur ifadesini kullandığımız adamlar bilimde, sanatta, edebiyatta en önde koşarken, biz halen neyin derdindeyiz?
İptal edilen bayramları sizlerle paylaşmak istedim:
2011 yılındaki Zafer Bayramı resepsiyonu iptal edildi. Gerekçe terör saldırıları oldu.
29 Ekim'de yapılan kutlamalar iptal. Gerekçe bu kez Van depremiydi.
19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını hedef seçildi, stadlardaki törenler yasaklandı. Sadece statlardaki törenler değil, kent meydanlarındaki çelenk törenleri de yasaklandı.
23 Nisan 2013'te çocuklar çok yoruluyor diye yasaklandı.
Tarih 19 Mayıs 2013 Törenler yine yasak. Neden? Reyhanlı’daki patlamada ölen vatandaşlarımıza saygı için!
....
Bana ramazan ayı hep Lale Devri'ni anımsatır. Osmanlı da Gerileme Dönemine dahil edilen süreç. İstanbul'da bazı devlet büyükleri zevk ve sefa içerisindeyken, halkın büyük bir kısmı zor durumdaydı. Devlet büyükleri rahat içinde ve eğlenceye düşkünlerdi diye öğrendik.
Benim derdim 1700'lü yılları eşeleyip deşelemek değil. Yaşadığım ilçede son zamanlarda gördüklerimi kısaca anlatmak. Malum ramazan ayındayız. Bütün her yerde aynı mı bilmiyorum ama her akşam canlı müzikler almış başını gitmiş durumda. Karşı olduğumdan değil. İnsanlar nasıl yaşamak isterse o şekilde yaşasın da sanki tüm sorunlarımız bitmiş, dertsiz tasasız bir toplum olmuşuz gibi davranıyoruz. Acaba eğlenceyle içerisinde bulunulan kötü haller gideriliyor mu? Bir taraftan küçücük bebekler bombalar altında can veriyor, diğer taraftan bombayı atanların ürettiği ürünler yudumlanarak "Allah seni kahretsin" deniliyor. Masa başı devrimcilikten, masa başı dincilik ivme kazanıyor.
Sahi, kardeşim diye uzaktan ağladığın can verirken, sen burada neyin kafasını yaşıyorsun? Hadi bunu da geçtim, bayram kutlamasını hangi vicdanına sığdıracaksın? Çocuklar el öpecekken toprağı öpüyorsa lanet Dünya'da, siz petrol kralları, lafazan siyasetçiler ve en şiddetli kınama mesajlarını yollayıp duranlar, hiçbir cennetin hayalini kurmayın derim. Çünkü benim inandığım Allah, sizleri bizlerden ayrıcalıklı yaratmadı!
Bari bu noktada tutarlı olunuz. Şiddetle kınamaktan az öteye gidiniz ve onlardan ne elde etmişseniz maddi ya da manevi iteleyiniz. Beni de kazanınız! Filistin'deki kardeşim kan ağlıyorken, ben burada eğlence mekanı kapatıyorsam, önce insanlığıma ait kimliğimi sorgularım. Din var ise vicdan işidir. Önemli olan da hangi dine inandığımız değil, taşıdığımız ahlaktır...
Bu bayramı kendime yasak kıldım. "Gazze'ye bomba yağarken, kardeşlerim şarkı söylüyordu" deme diye. Kimi ne alakadar ediyorsa!
Ben de bir mekanı mesken edip deneyeceğim arkadaş. Tüm dertler bitiyor mu, İsrail masa başında devriliyor mu, İngiliz oyunlarına dilediğim gemi vurabiliyor muyum bir bakacağım. Sonrasında da "Devleti ehliyetsiz sadrazamlara teslim etme" diyenin şerefine bir bardak soğuk ayran içeceğim. Haydi rast gele!
Özlem RÜSTEM
Anadolu Eğitim Sendikası
Tokat Erbaa Temsilcisi