Milli Eğitim Bakanlığı, geçtiğimiz yıl ortaöğretim kurumlarının öğrenci kontenjanını artırarak büyük bir yanlışa imza attı ve bu yıl da bu yanlışını büyütmek gayretinde...
Geçtiğimiz yıl Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğini yayımlanarak sınavla öğrenci alan kurumların mevcut kontenjanları yüzde 30 artırılmıştı. Fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, güzel sanatlar ve spor liseleri ile sağlık meslek liselerindeki şubelerin kontenjanları 24’ten 30’a; diğer türdeki liselerin (Anadolu liseleri dahil)şube kontenjanları ise 24’ten 34’e çıkarılmıştı. Gerekli durumlarda bu kontenjanlar 40’a kadar çıkarılabilir.
Sayın Bakanımız Nabi Avcı bu kontenjan artışlarından övünçle bahsetmiş ve “Kaliteli eğitimden daha fazla öğrencinin yararlanmasına olanak sağlayacaklarını” söylemişti.
MEB’in beklentisi şimdilerde daha yüksek. Yayımlanan yazıyla, ortaöğretim kurumlarının maksimum düzeyde öğrenci alabilecek şekilde planlama yapması istendi. Yazıda “temel eğitimden ortaöğretime geçiş uygulamasının tüm okullar için merkezi yerleştirmeyi esas kılması ve resmi ortaöğretim kurumlarının Anadolu statüsüne dönüştürülmesi nedeniyle mevcut okul ve dersliklerin kapasitelerinin, en üst düzeyde öğrenci yerleştirilecek şekilde planlanması” gerektiği vurgulandı. MEB “mevzuat doğrultusunda, okulların fiziki koşulları ve derslik sayısı dikkate alınarak kontenjanlarının belirlenmesinde maksimum düzeyde öğrenci alımını temin” etmenin önemine işaret ediyor.
Yani MEB’in talimatı özetle şudur ki bir okula ve o okulun dersliklerine en üst sayıda öğrenci alın, bunun için de ne gerekiyorsa yapın.
Bir eğitim kurumunun kalitesini belirleyen, o kurumun ismi değildir. Genel lisenin tabelasını “Anadolu” diye değiştirmekle veya o okulun kontenjanını artırmakla eğitim kalitesi artırılmış olunmaz. Bir okulun kalitesini belirleyen en temel unsur öğrencidir. Az hata payı olsa da sınavlar genel anlamda nitelikli öğrenciyi diğerlerinden ayırır. Yüksek puan almış öğrencilerin oluşturduğu şubeler ve okullar tabii ki de daha niteliklidir. Bu şubelerin ve okulların kontenjanlarını artırmak daha düşük puanlı öğrencilerin de bu gruba girmesi anlamına gelir. Bu da, kaliteyi aşağı çeker.
Gerçek Gerekçe Nedir?
Bu basit gerçeği MEB yetkilileri göremiyor mu? Elbet ki görülüyordur. Öyleyse aklımıza başka sorular geliyor:
- Kontenjanların artması, derslik ihtiyacının azalmasıdır ve dolayısıyla daha az öğretmen demektir. Yani daha az maaş, daha az bina, daha az derslik, bütçeden daha az gider… Eğitim sisteminin kalitesini etkileyen böyle önemli bir yaklaşımın temelinde ekonomik kaygılar mı vardır?
- Kontenjan artırımı sonrası kalitesi düşen fen, sosyal veya Anadolu türündeki liselere gitme potansiyeli olan öğrencilerin İmam Hatip liselerini daha ciddi bir seçenek olarak düşünmesi sağlanmak istenmiş midir? İmam Hatip liselerine daha fazla ve daha nitelikli öğrenci kazandırmak isteği bu eylemin bir sebebi olabilir mi?
- Hükümet-cemaat kavgası dolayısıyla, cemaatin özel okullarındaki öğrencilerin devlet okullarına geçişlerinin kolaylaştırılması da amaçlanmakta mıdır? Yeter ki cemaat batsın da bizim okullara ne olduğu önemli değil mi diyelim?
- Yoksa MEB’de bu stratejileri yazan, çizen ve hayata geçirenler gerçekten “kaliteli eğitimden daha fazla öğrencinin yararlandığına” mı inanmaktadırlar?
Güven DOĞAN
Anadolu Eğitim Sendikası
Bilecik Temsilcisi