İşte kadın! Yok sayılan, görmezden gelinen, çorak toprak sanılan kadın. Tohumunu kış misali bağrında saklayan, zamanı geldiğinde ürünü veren kadın.
Kadın ve doğa birbirinin üreten yönüdür. Karın altında sessizce durur toprak. Kara bağrında görünmez sıcacık yuvalarda oynaşır karıncalar. Canlılığın yaşaması için kök salan ağaçlara yol verir. İşte kadın da böyledir.
Bazı kadınlar killi toprağa benzer işlenmesi zordur. Ağırdır. Kurak yıllarda oldukça sertleşir, şekil vermen, ürün alman zordur. Verimi sevgiden geçer. Sevgisi sudur. Su yumuşatır ve şahane eserler çıkar ortaya.
Bazı kadınlar humuslu topraktır. Mağrurdur, kendinden emindir. Verimlidir. Bitki ve ağaçların parçaları nasıl zengin ediyorsa kara toprağı, bilgisi, tecrübesi, cesareti, gözü karalılığı Kara Fatma misali savaşçı kılar kadını. Erozyona da uğrasa hiçbir şey kaybetmez duruşundan, çünkü beslendiği ellerin verdiği suni gübre değildir kendi bağrında ürettiği enerjisidir.
İlkçağlarda kadın; üreten doğayla, toprak anayla bir tutulmuş saygı görmüştür. Daha sonraları kadın var olma savaşı, gerçek üretenin o olduğunu gösterme mücadelesi vermiştir. Savaşlara katılmış, Altun Can Hatun gibi bir devletin parçalanmasını önlemiştir.’’Çekilmezseniz bugün burada çok kan dökülecek…..’’diye uyarıda bulunarak savaşta bile nezaketi elden bırakmamıştır. Şansı ve cesareti olanlar ülkelerinin tahtına geçerek, ülkesindeki kadınlara medeni haklar tanımış, modern bir ülkenin mimarlığını yapmıştır. Kadınların “Allah’ın ve doğanın onlara verdiği her türlü yetenekten faydalanılması gerektiğine” inanan küçük görünümlü bir başka kadın, köleliğin kaldırılması için büyük bir savaş başlatmıştır. İnandığı değerlerden vazgeçmeyip İslam dünyasının ilk kadın başbakanı olmuştur.
Gelelim güzel ülkemin eli öpülesi kahraman kadınlarına, ninelerimize. Ülkesini dört yandan saran düşmana boyun eğmemiş, silah kuşanmış. Yağmur kar, tipi ve fakirlik onu yıldırmamış. Gerek cephede Nezahat Onbaşı, Gördesli Makbule olmuş düşmana kurşun sıkmış, gerek kılavuz Hatice olmuş düşmanı şaşırtmış. Gerek Fatma bacı olmuş işkenceye rağmen vatanını satmamış. Gerek sen kadınsın, cephe gerisinde dur diyen Hüseyin Ağa’ya “vatanın savunmasında hepimiz eriz, düşman toprağımızı basmış, elim silah tutuyor, ben nasıl savaşmam…’’diyen Tayyar Rahmiye olmuş. Nene Hatun, Şerife Bacı olmuş, vatan toprağını evladından üstün kılmış. Ayşe, Fatma nine ve daha niceleri Mehmetçiğin ayağına çorap örmüş, çorba pişirmiş. Demiryolunda çelik bileğiyle ray döşemiş. Tarlada ölen öküzün yerine geçmiş, aş yetiştirmiş yetim yavrusuna. “Gereğinde inandığınız her şeyi yapınız. Başkaları ne derse desin, aldırış etmeyiniz. Kazanacaksınız.’’Türk kadını Atası’nın dediği gibi yapmış, kazanmış ve kazandırmıştır.
Böyledir işte kadın… Toplumun görünmez kahramanıdır. Kadın ki yaralarını gözyaşlarıyla sulayandır. Zayıflıktan değil tam aksine bir daha ki fırtınaya karşı daha dayanıklı olmak için her yarayı yaşıyla sulayandır kadın. Vatanı, milleti, namusu, ailesi söz konusu olunca, o narin, naif kalbine rağmen, çelikten bir yürekle önüne çıkan her engelin üstesinden gelendir kadın. Kadınlar umudumuzdur…
Dilber Çelik
AES Edirne İl Başkanı