KPSS den düşük not aldığı için intihar eden meslektaşımızı, geçmişte tayini çıkmadığı ya da atanamadığı için intihar eden meslektaşlarımızın yanına uğurladık. İnsanları üniversitelere işsiz oranını azaltmak, AB ye kültürlü görünmek ve umut aşılamak adına dolduran sistemimiz meyvelerini ziyadesi ile veriyor(!).
Neredeyse her üniversiteye açılan eğitim fakülteleri, yetmiyormuş gibi fen-edebiyat fakülteleri mezunlarına verilen pedagojik formasyon ihtiyaç fazlası bir kitleyi oluşmasına neden olmaktadır. Aralarında bağıl sisteme bağlı anlamsız yarışa tabi tutulan öğretmen adayları, yetkinlik göstergesi olan diplomaları neden aldıklarını düşünmekteler. Sadece eğitim camiasını değil tüm ülkeyi ilgilendiren bu konu mutsuz ve umutsuz bir toplum yaratmaktadır.
Ülkemizde gelecek kaygısının idealistliği öldürdüğü somut verilerle sabitken, icra ettiği mesleği hayallerinin mesleği olarak nitelen kitlenin çok az olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bu algı ile yetiştirilip-büyütülen bir kişi mezun olduğunda meslek sahibi olup geçimini idame ettirici alanlara yönelmektedir. İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin bilinçli yönelim oranı çok düşük olup, ailesinin istediği bölümlere yönelenlerin oranı çok daha yüksektir.
Ortaöğretimde okuyan öğrencinin geleceğe dair planlarının çok düşük olduğu görülmektedir. Bunun sebebi ise büyük çoğunluğun henüz tam anlamıyla kendisini tanıyamadığı, ders çalışma hevesinin olmadığı, gelecek kaygısı taşımadığı…gibi nedenler sıralanabilir. Belirli bir kesimin (Bilinçli ailelerin ya da zengin ailelerin çocukları) ise kendisini tanıyan, ders çalışan ve gelecek kaygısı taşıyan ya da maddi imkanlarına güvenen bir öğrenci kitlesini oluşturduğunu söylemek mümkündür.
Ortaöğretim bittikten en geç birkaç sene sonra neredeyse tüm öğrencilerde üniversitede okuma isteği doğmaktadır. Geçmiş yıllardaki açıklarını dershane faktörü ile kapatıp ders çalışma ile pekiştiren öğrencilerin büyük kısmı başarılı olmaktadır. Ailesinin maddi olanakları daha iyi olanlar ise özel üniversitelere gidebilmektedir. Dershanelerin kapatılması sonradan üniversitede okuma isteği duyan öğrencilerin geleceğini sorgulamamıza neden olmalıdır. Maddi durumu iyi olan aileler özel derslerle çocuğunu özel üniversitelere gönderebilecek umudu taşırken, daha düşük imkanlara sahip olan çocukların geleceği tehlike altındadır.
Okullarda verilecek olan ücretsiz kurslar yeterli bile olsa, acaba öğrenci henüz üniversitede okuma isteği konusunda yeterli isteğe sahip midir?(Yukarıda belirtildiği gibi büyük çoğunlukta bu istek henüz olmayacaktır) Diyelim ki öğrencide bir şekilde istek uyansa talep ettiği alan genel olarak hangi sektör olacaktır?(Maddi durumu çok iyi olmayan öğrenciler Kamu Sektöründe görev alabileceği alanlara yönelecektir).
Öğrenci üniversiteyi kazanıp bitirdikten sonra emeğinin karşılığını “iş bulup çalışmak” haklı düşüncesi ile beklerken, belirli bir kitlenin karşılaştığı hüsran bu kitleyi bunalıma sürüklemektedir. Özellikle kamu alanında çalışma hayali kuran maddi olanakları çok iyi olmayan aile çocukları bu travmayı daha şiddetli hissetmektedir.
Gerekli mercilerin üniversitelere kontenjan açarken bunları dikkate alarak yapması hayati önem taşımaktadır. Türkiye gerçeklerinin kaldırdığı ölçüde istihdam edilebilecek kadar öğrenci kaydının yapılması yeni intiharların önüne geçebilecektir. En azından hayatını o mesleğe yönelik planlarla yıkmayan, yükseköğretim okumadan ara eleman olarak ya da farklı meslek dallarına yönelen sağlıklı bir gençlik yaratmanın başlangıcı olabilir.
Unutmayın; erken müdahale hayat kurtarır.
Kadir Kılıç
AES Mardin İl Basın Sözcüsü