CİHAD= CEHALET İLE SAVAŞMAK,
CAHİL=BİLDİĞİNİ KÖTÜYE KULLANAN
Habil-Kabil olayından bu yana kanın hiç durmadığı Ortadoğu’ da, son aylarda ayyuka çıkan IŞİD, El-Nusra, El-Kaide… gibi İslami Terör Örgütleri (ne kadar acı veren bir ibare) Cihad mantığı ile aynı dine sahip olduğu kişileri en acımasız şekilde katletmektedirler. Aynı dine ya da inanca mensup olmasa da bir kişiyi katletme hakkını hiçbir İlahi Din caiz kılmamıştır. (Nefs-i müdaafa ya da şerri hukukun nadiren uygun gördüğü durumlar hariç). Madem ki “Cihad” mefhumunun bu bahsettiğim yapılanmalardaki uyandırdığı etki “şiddet”ise, Müslümanlar neden Filistin’deki masum Müslümanları acımasızca katleden Yahudi mezalimine karşı reaksiyonlarını göstermiyorlar? A) Korkuyorlar B) Zaten bu yapılanmalar İsrail-ABD ürünü C) Hepsi D)Hiçbiri
“BU, KENDİSİNDEN ŞÜPHESİ OLMAYAN KİTAPTIR” diyor Kuran-ı Kerim’ in ilk ayetlerinde. Müslümanlar için “Hem sana (Kuran-ı Kerim’e) hem de senden önce indirilenlere iman ederler” diye de devam ediyor. Yahudilerin ve Hristiyanların büyük bölümünün, İslamiyeti sadece yaşam öğretisi olarak görmesi Kur’an-ı Kerim’e itibar etmediklerini gösterir. Onların bir kısmının bizim Kitabımızı okuduğunu, anlamaya çalıştığını görüyoruz. Bunu takdir ederken, kendimize bakınca; okuma oranının çok düşük olduğunu ve bu oranın Kur’an-ı Kerim Meali’ ni okuma oranı ile paralel olduğunu görüyoruz. Peki Allah Kelamı, Kendisinden Şüphesi Olmayan, ilk emri İgra(oku) olan Kitabımızı kimler okuyor?
Günümüzde kulaktan dolma bir İslamiyet hayatını yaşarken septik anarşi yaşayanlar haricinde ya da geleneksel kitlenin dışında bir “okuyucu” kitlesi ile karşılaşmak pek mümkün değil. Geleneksel kitlenin tefekkür etmek yerine biat etmeyi tercih ettiği de eklenmesi gereken bir başka realitedir. Bunu ispat niteliğinde bir örnek ile pekiştirmek gerekirse; 1400 yıllık İslam Tarihinde Kur’an ve Hadis baz alınarak belirlenmiş İslamın Beş Şartı vardır. İslamiyetin Önemli beş şartı demek daha muteber olurdu belki de. Çünkü İslamiyetin yüzlerce şartı vardır. Ortaya beş şartı yerine getirdiğinde Müslüman olduğunu sananlar çıkıyor. Müslüman olduğunu sanan bir İslam Topluluğu.
İslam coğrafyası üzerinde oynanan bitmek tükenmek bilmeyen oyunların en temel amacı, cahil bırakmaktır. Çünkü cahili korku ile yönetebileceklerini pekala biliyorlar. Toplumu çeşitli manipülasyonlarla elde tutup, istediği çıkarlara ulaşmanın hesabını yaptılar, yapıyorlar, başarıyorlar. Oysa ki iki yüz sene öncesine kadar (dünya tarihi için minimal bir süre) durum böyle değilken, ne değişti?
Osmanlı Devleti’ni İslam Coğrafyasının Kalkanı yapan temel unsurlara bakıldığında, üç temel sacayağı ile karşılaşıyoruz. Adalet, Ahlak ve Felsefe… Hristiyan dünyası karanlık çağını yaşarken Biz aydınlık çağımızı yaşıyorduk. Bu sacayaklarımız teker teker kırılırken, bizler karanlığa onlar ise aydınlığa yürüdü. Tembelleştik, uyuştuk, uyuduk, eğitimsiz kaldık. Bedavacılığa, liyakatsizliğe, ucuz milliyetçiliğe alıştırıldık. Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüdür ” Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.” Biliyoruz ki Fransız ihtilalinden önceki Millet nosyonu, “Din” temelinde belirlenen ve tariflenen bir olguydu.
En değerli saydığımız unsurları tekrar kazanabilmemiz için, İslam Felsefesinin de bahsettiği gibi cehalete savaş (CİHAD) açmamız gerekiyor. Bildiklerini kötüye kullananlar ve İslamiyeti çıkarlarına hizmet ettirenlerden(CAHİLLER) başlayabiliriz. Belki de kendimizden. Yoksa bir gün bütün İslam Coğrafyası Filisitin’ e dönebilir. Bu olasılıktan korunmak için ise Şahsiyet Kalemize dönmemiz gerekir. Çünkü kendini bilen sağlam bir şahsiyet, dünyanın bütün şiddet unsurlarını bertaraf edebilir.
Yılmaz Özdil’ in dediği gibi “1) Kur’an-ı Kerim’ i okuyup anlasaydık, dinimizi kullanmalarına izin vermezdik. (Gerçek Müslüman olurduk) 2) Nutuk kitabını okusaydık, vatanı kimseye sattırmazdık.” A) OKUYALIM B) YOK SAYALIM.
Toparlamak gerekirse, dua ya da beddua edebilmek için Allah' a önce fiili görevimizi yerimize getirmemiz gerekiyor. Teşbihte hata olmasın; İlaçların prospektüsündeki endikasyonları okumak şifa için yetmiyorsa, illa kullanım şekli ve dozuna uyarak uygulamak gerekiyorsa, maraz da bizde şifa da. Okuyup, uygulayıp, yaşamak zorundayız.
Saygılarımla.
Kadir KILIÇ
Anadolu Eğitim Sendikası
Mardin İl Basın Sözcüsü