Anadolu Eğitim Sendikası (AES) İl Hukuk Sekreteri Oğuz Ayan okullardaki eğitim seminerlerinin son günü olan 15 Eylül 2017 tarihinde MEB Müsteşarı Yusuf Tekin'in Rehberlik Öğretmenleri ile ilgili yaptığı değerlendirme üzerine bir basın açıklaması yaptı.
AES Çorum İl hukuk Sekreteri Oğuz Ayan, Eğitim Bilişim Ağı (EBA) aracılığı ile öğretmenlerden gelen soruları yanıtlandıran ve gündemdeki öne çıkan hususlar hakkında açıklamalarda bulunan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sayın Yusuf Tekin’in “Rehberlik yönetmeliğinin son durumu nedir?” sorusuna yanıt olarak söylediği “Rehber öğretmenleri ilgilendiren yeni yönetmelik çok speküle edilmektedir. MEB’in attığı her adımda, bakanlığın planladığı her noktada karşı gelen, beklentilerini karşılayamadığımız sivil toplum örgütleri, lobi merkezleri ve kişiler ile karşı karşıyayız. Okullarımızda şu an yürürlükte olan haliyle rehber öğretmenler ile diğer öğretmenler arasında okuldaki toplumsal barışı sıkıntıya sokan bir yanlış anlama süreci var. Normal öğretmenlerimiz rehber öğretmenlerle kendilerini kıyasladıklarında, rehber öğretmenlerin daha ayrıcalıklı bir pozisyonda olduklarına inanıyorlar. Bundan dolayı da her gittiğimiz ortamda bu eleştiriyi bizimle paylaştılar. Bizde bu anlamdaki yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek hususları yönetmelikten çıkarabileceğimiz yeni bir mevzuatın oluşmasını arzu ettik.” sözlerden dolayı Rehber Öğretmenlerin rahatsız olduğunu ifade etti.
Oğuz Ayan açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
Öncelikle Sayın Müsteşarın konuya ilişkin açıklamaları okullarda çalışan rehberlik öğretmenlerini mesleki ve kişisel anlamda oldukça rahatsız etmiş, geleceğe yönelik olumsuz bir psikoloji içerisine girmelerine neden olmuştur. Doğal olarak bu durum rehber öğretmenlerin okulların eğitim-öğretime başladığı şu günlerde maksimum düzeyde olması gereken moral ve motivasyonu minimum düzeye düşmüş, Milli Eğitim Bakanlığının kendileri ile diğer öğretmenlere yaklaşımı noktasında adeta üvey evlat muamelesi gördükleri duygusuna kapılmışlardır. Sayın Müsteşar açıklamasında her ne kadar rehber öğretmenlerin fedakârca çalıştıklarını söyleyip, onlara teşekkür etse de, söz konusu yönetmelikte yapılacak olan değişiklikler ve bu değişikliklerin gerekçesi (diğer öğretmenlerin rehber öğretmenleri ayrıcalıklı olarak algılamaları ve bu durumdan duydukları rahatsızlık) kamuoyunda, rehber öğretmenlerin okullardaki toplumsal barışın bozulmasının tek sorumlusu şeklinde bir algı oluşmasına neden olmuştur.
Sayın Müsteşarın da açıklamasında belirttiği gibi okullarda toplumsal barış noktasında bazı sorunların olduğu doğrudur. Ancak bunun sorumlusu ne rehberlik yönetmeliği ne de rehber öğretmenlerdir. Rehber öğretmenler çalışma şartlarındaki her türlü olumsuzluğa rağmen görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışmakta, öğrencilere, velilere ve öğretmenlere çeşitli konularda danışmanlık hizmeti vermektedirler. Sayın Müsteşarın ifade ettiği rehber öğretmenlere yönelik ayrıcalıklar (!) aslında hizmetin gerektirdiği önlemlerden başka bir şey değildir. Okullardaki toplumsal barışı bozan unsur bizzat Milli Eğitim Bakanlığının yanlış politikalarıdır. Eleştirel ve sorgulayıcı bir eğitim sisteminin olmayışından tutun, öğretmen ve yöneticilerin seçimi ve yetiştirilmesine kadar bir çok konuda yeterli performansı gösteremeyen MEB, günah keçisi aramaktan vazgeçip ciddi bir özeleştiri yapmalı ve sorunları doğru teşhis ederek, gerekli adımları biran önce atmalıdır. Aksi taktirde bugün şikayetçi olduğumuz eğitimle ilgili sorunlar, yarın ülkemizin taşıyamayacağı ağırlıkta toplumsal ve ekonomik sorunlar olarak karşımıza çıkacak ve toplumsal barış için büyük bir risk oluşturacaktır. Sayın Müsteşarın ve diğer öğretmenlerin rehber öğretmenlerle yönelik ayrıcalık (!) şeklinde ifade ettiği konulardan birkaç tane örnek verirsek konu daha iyi anlaşılacaktır.
Yürürlükte olan eski yönetmeliğin ‘’verilemeyecek görevler’’ başlıklı 55. Maddesinde; “Eğitim-Öğretim kurumlarındaki rehberlik ve psikolojik danışma servislerinde görevli psikolojik danışmanlara yönetim, büro işlerinde, ders, nöbet ve sınav gibi rehberlik ve psikolojik danışmadaki hizmet alanlarıyla ilişkisiz konularda görev verilemez.” ifadesi bulunmaktadır.
Peki mevcut yönetmeliğe neden böyle bir madde eklenmiştir? Acaba yönetmeliği hazırlayan uzmanlar mesleki bir dayanışma içerisinde hareket ederek,mesleki çıkarları,devletin ve milletin çıkarlarına tercih mi etmişlerdir? Tabi ki mevcut yönetmeliği hazırlayan uzmanların,uygulayan karar vericilerin ve bürokratların amacı bu değildi. Zira bu maddenin hazırlanmasında ve uygulanmasında katkısı olan kişiler,Psikolojik Danışmanlığın profesyonel bir meslek olduğunu biliyorlardı. Okullarda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmeti veren Psikolojik Danışmanların (Rehberlik Öğretmenlerinin) görevi öğrencilerimizin kişisel, mesleki ve eğitsel alanlarda gelişimlerine yardımcı olmak, yöneltmek ve yönlendirmektir. Gerekli gördüğünde bireysel veya grupla psikolojik danışma yapmaktır. Bu noktadan hareketle psikolojik danışmanların nöbet tutması veya derse girmesi mesleğin doğasına aykırıdır ve bilimsel değildir. Örneğin, psikolojik danışman teneffüste görüşmeye gelen bir öğrenciyle nöbeti olduğu için ilgilenemeyecek, nöbet esnasında ya da sınavda bir vukuat ile karşılaştığı zaman tutanak tutmak ve olaya müdahale etmek zorunda kalacaktır. Dolayısıyla öğrencinin gözünde otorite ve ceza verici konumunda kalacak, güven ilişkisi ciddi biçimde zedelenecektir.
Sonuç itibariyle mevcut rehberlik yönetmeliğinde bazı eksiklikler varsa (ki kanaatimizce de vardır),bu eksiklikleri gidermenin yolu rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin gerekleriyle ters düşen yönetsel kararlar, sonuçları hesaplanmadan atılmış adımlar değildir. Yapılacak olan şey bilimsel veriler ışığında, öğrencilerin gereksinimlerinin göz önünde bulundurulduğu ve psikolojik danışmanların özlük haklarının korunduğu yeni bir yönetmelik hazırlamak ya da mevcut yönetmeliği bu prensiplere uygun olarak revize etmektir. Yani bağcıyı dövmek yerine, üzüm yiyelim. Eğitim meselesi kesinlikle duygusal tepkilere göre şekillendirilecek bir mesele değildir. Nasıl ki devlet büyüklerimizin sahip oldukları bir takım haklar (özel koruma, makam aracı, yasal dokunulmazlık vb.) ayrıcalık değil hizmetin gereğiyse, psikolojik danışmanların sahip oldukları bazı haklarda (yönetim, büro işlerinde, ders, nöbet ve sınav gibi rehberlik ve psikolojik danışmadaki hizmet alanlarıyla ilişkisiz konularda görev verilememesi) aynı şekilde ayrıcalık değil hizmetin gereğidir.
Oğuz AYAN
Anadolu Eğitim-Sen
İl Hukuk Sekreteri