İstanbul’da son 28 yılın en yüksek kar kalınlığı ölçüldü.
Son bilmem kaç yılın en kavurucu sıcaklarına 5 ay kala tüketici güven endeksi 0,5 arttı.
2015 Genel seçimlerine 105 gün kala, TBMM deki 550 vekilimiz birbirine girdi. Netice 5 yaralı. Meclis tokmağından bir daha haber alınamadı.
Yılbaşından 2 gün sonra Güngören’ de “yan baktın” kavgasında 1 kişi öldü.
Sevgililer gününden 4 gün önce, Ankara’da bir anne çocuğunu boğarak öldürdü.
Şubat ayına 2 gün kala Kocaeli’ de yol verme kavgası kanlı bitti. 1 kişi öldü.
İstanbul’da bir genç kız, eski sevgilisi tarafından öldürüldü. Basın mensuplarının “Neden yaptınız?” sorusuna, “seviyoruuzz laann” diyerek cevap verdi.
Nihat Doğan’ın doğum gününden 4 gün sonra, Kadıköy’ de arkadaşları ile kartopu oynayan gazeteci NUH KÖKLÜ, attığı kartopunun bir dükkanın camına isabet etmesinden dolayı dükkan sahibi tarafından, kalbinden bıçaklanarak hayatını kaybetti.
13 ŞUBAT 2015 Cuma Günü ÖZGECAN ASLAN vahşi bir şekilde katledildi. “Sözün bittiği yere geldik” denildi.
ÖZGECAN’ımız öldükten 6 gün sonra, Antalya’ da Şahin K. İsminde bir varlık sözde sevgilisi olduğu 22 yaşındaki HÜSNE ASLAN’ı araba ile ezerek feci şekilde öldürdü.
İç Güvenlik Paketinin tartışıldığı bu günlerde kendi iç dünyalarındaki buhranları paketlemek en doğru tercih olabilir belki de... Hiçbir çıkar gözetmeksizin içsel adaletimizin kayan topuzuna müdahale edilmelidir. Seçim yatırımı olarak öngörülüp, idam cezası gelsin-gelmesin münazarasını bir kenara bırakarak reelde somut adımların atılması şarttır. Bazı kesimlerin; öfke kontrolü, tedbir kararlarına hadım edilmenin eklenmesi, idamın geri getirilmesi gibi istekleri ve ya bunlara karşı çıkışları samimiyet içermemektedir. Çünkü bu tedbir kararları alınsa ve idam cezası getirilse bile, kaybettiğimiz insanların faillerine hiçbir şekilde müeyyidesi yansımayacaktır. Çünkü hiçbir ceza önceki bir tarihe taşınarak uygulanamaz.
Sadece son iki ay içerisinde işlenmiş olan cinayetlerin menşeine bakıldığında, nedeninin “tahammülsüzlük” olduğu pekala görülebilecektir. Birbirimizin yüzüne, sözüne, düşüncesine, rengine, cinsiyetine, vesairesine, tahammül edemediğimiz bir toplum yapısı ile karşı karşıyayız. Bu ifadeyi ispatlar nitelikteki son gelişme, 20 Şubat günü Ege Üniversitesi’nde yaşandı. Karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgada, Fırat Yılmaz ÇAKIROĞLU bıçaklanarak hayatını kaybettti
Can, mal ve namus güvenliğimizi emanet ettiğimiz, toplumu ve ülkeyi daha müreffeh hale getirebilmenin yollarını bulsunlar diye vekil tayin ettiğimiz seçkin sınıfın, çıkar ve güç çatışmasını fiili kavgaya döndürdüğü bir ülkede, vekil tayin edenlerin de münferit sebeplerle şiddet kullanması kaçınılmazdır. Çünkü toplumun vekilleri, o toplumun bir tezahürüdür.
Bir olumsuzluğu yaşadıktan sonra önlem almak yerine, olumsuzluğu yaşamadan ihtimalini düşünerek önlem alınmalıdır. İçtihadi durumlara fazla fırsat vermeyen açık ve net yasalar öngörülerek, suçların cezai karşılıkları belirlenmelidir. Acilen vekillerimizin öfke kontrol testine tabi tutulması gerekmektedir. Çünkü bu test neticesi, şiddete tevessül eden insanlara örnek teşkil etmelerini önlenmelinin bir yolu olabilir.
İnformal eğitimin yapılabileceği alanlar tespit edilip, şiddet ve tahammül hakkında bilgilendirmeler yapılabilir.(Kıraathane… v.b.)
Devlet yapıların devamlılığını sağlamak ve toplumu belirli bir dengede tutabilmek adına devlet tarafından kurulan üç önemli kurum vardır. OKUL, AKIL HASTANESİ VE HAPİSHANE. İnformal alanlarda yapılan bilgilendirmelerden daha kalıcı bir etki de bu kurumlarda eğitim olarak yapılabilir. Özellikle okullara “sabır ve tahammül” kazanımı çerçevesinde haftanın belirli saatleri olmak üzere ders konulabilir . Hapishanelerdeki ve hastanelerdeki insanlar da bu alanda çeşitli terapilere tabi tutulmadan dışarı bırakılmamalıdır. Ayrıca okullarda bu tutumlar ne kadar kazandırılabilirse, hapishanelere ihtiyaç da o oranda azalabilir.
Çeşitli özel günlere kilitlenmiş toplumumuzun kilitlerini zorlayan bu olumsuz yaşantılar, bir daha yaşanmaması dilenerek önleyemeyecektir. Başta yasama organımızda sağlıklı bir güven oluşturulmaya çalışılması takdire şayan olacaktır. Zira bu konuların önem arz etmesi için illa o organ mensuplarından birinin canının yanması beklenmemelidir. “İstanbul’ a kar yağmadan Türkiye’ ye kış gelmez” aforizma ezberini bozan adımların atılması gerekmektedir.
TRAFİKTE BİRİYLE YOL TARTIŞMASI YAŞAMADAN, BİRİ TARAFINDAN SEVİLMEDEN(!), BİRİNE YAN BAKMADAN, KARTOPU OYNAMAYI BIRAKIP, MİNİBÜSE YALNIZ BİNMEYİP BENİM GİBİ DÜŞÜNMEYEN BİRİSİ İLE KARŞILAŞMADAN… YAŞLANABİLİRSEM EĞER MECLİS BAHÇESİNDE KARTOPU OYNAYAN VEKİLLER, KIZIMIN GÖNÜL RAHATLIĞI İÇİNDE BİNEBİLECEĞİ ARAÇLAR, AŞIRI SEVİLMEKTEN ÖLDÜRÜLMEYEN İNSANLAR, İNSANLIK İÇİN ÇIRPINAN İNSANLAR GÖRMEK İSTİYORUM. ÜTOPYA MI?
Kadir Kılıç
AES İstanbul Sancaktepe İlçe Başkanı