Belki izleyenleriniz bilir. Müfit Can Saçıntı’nın “Yaşamak Güzel Şey” adlı bir filmi var. Filmin 80. dakikasına doğru Müfit Can Saçıntı, bir okul müdürüyle eğitim sistemi üzerine bir tartışmaya girer. Ve müdürle aralarında şöyle bir diyalog geçer;
…
…
- Okul Müdürü:
“ Peki siz itiraz edince bu sistem değişecek mi?”
- Müfit Bey:
“ Ben itiraz edersem sistemin değişmesi kesin değil. Ama hiç kimse itiraz etmezse değişmeyeceği kesin.”
…
…
Bu misal, bizler ya oturup öğretmenler olarak kendi işimizle ilgili konularda başkalarının bir şeyler söylemesine seyirci kalacağız ya da 1.000.000’luk öğretmen camiası olarak hep bir ağızdan kendi işimizle ilgili konularda başkalarının bir şeyler söylemesine mahal vermeden, “ÖĞRETMEN” isminin altında birleşeceğiz.
Hazır, ekonomik anlamda dünyada rekor kırarak – Çin’i bile geride bırakarak. - yüzde 11.1 büyüdüğümüz bu yılda, umarım öğretmenler camiası bazı taleplerde bulunarak nankörlük etmemiş olur.
Peki, tam gün eğitime geçilmesi ile birlikte neler söylenilebilir?
Malumunuz tam gün eğitime geçmeden önce öğretmenler ya sabah gidip öğlen okuldan çıkıyordu ya da öğlen gidip akşam okuldan çıkıyordu. Her iki durumda da öğretmenler öğünlerini evinde yiyordu. Tam gün eğitime geçilmesi ile birlikte öğretmenlerimiz ana öğünlerini okulda yemeye başladı. Bu durum ister istemez öğretmenlere ekstradan bir maliyet bindirdi. Öğretmenlerin çoğu dışarıdan yemek siparişi vermeye başladı. Zaten enflasyon karşısında –özellikle yakıt ücretlerine gelen zamlarla– öğretmenlerin aldıkları zamlar, öğretmenlerden alınanlarla anlamsızlaşmaya başladı. Ki buna 2018’de yüzde 27’den yüzde 30’a çıkacak gelir vergisi bindirmecesi de eklenince son iki yılda öğretmenler bu yüzde 11.1’lik büyümeden hiç pay alamamış olacak. Bizlerin talebi en azından yemek ücretleri konusunda bir yardım vb. bir başlık adı altında öğretmenlere ekonomik anlamda destek verilmesidir.
Son yıllarda MEB’in öğretmenler haricindeki kadrolarında bulunan belli bir kesime yönelik yaptığı iyileştirmelere benzer iyileştirmeleri öğretmenlere de yapmasını bekliyoruz. Her sene sadece enflasyon oranında öğretmenlere zam vererek köşeye çekilinmesi, sürekli öğretmenlere yüklenilmesi, çeşitli argümanlarla öğretmen camiasının tehdit edilmesi, bakanlık içerisinde öğretmen deyince “yarım gün çalışan, yaz tatili olan” kitle diye içten içe içerlenerek karşılarında öğretmen görünce saygıyı elden bırakan kitlelerin var olması, öğretmenleri içten içe doldurmaktadır. Bakanlığı ile olan gönül bağlarını koparmaktadır. Öğretmenlerin kendi bakanlığının yaptığı işe olan inancını sarsmaktadır.
Umarım öğretmenlerin sesini duyan, onlara inanan birileri bu anlamda bu ülkede bir şeyleri değiştirir.
Adil DEMİRBAĞ
AES Ankara Altındağ İlçe Temsilcisi